Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, 12 Mart 2021 tarihinde
"İstiklalden İstikbale... Ekonomi Reformları" teması ile açıkladığı yol haritasındaki çarpıcı bölümlerden birini de dış ticarette denge ve yapısal cari açıkla mücadele hedefi oluşturdu. Esasen görüldü ki Türkiye ekonomisinde bir yandan yapısal düzenlemelere, diğer yandan da açık/örtülü maliyet unsurlarını ayıklamaya ihtiyaç var. Gerek ihracat gerekse ithalat sırasında katlanılan yığınla faturanın nihai fiyatlara nasıl yansıdığını, ülkeden ne kadar döviz çıkışına sebebiyet verdiğini düşünmemiz gerekiyor. Konu teknik ama işin uzmanları sadeleştirilmiş biçimde özetleyebiliyor. Gelin,
"Dolaştırma Yöntemi" de denilen sürece ve sonuçlarına birlikte bakalım.
Öyle ya Sn Cumhurbaşkanımız,
"İhracatın tabana yayılmasını sağlayarak, potansiyeli olup hiç ihracat yapmamış KOBİ'leri ihracata teşvik edeceğiz" dediğine göre,
adayların şimdiden bilmelerinde fayda olan
hususlara kısaca değinelim. Zira Türkiye'de
yasal veya idari boşluklardan yararlanılarak,
dış ticaret işlemlerinde tahsil edilen gereksiz
veya fahiş unsurlarla maliyetler yükselmekte. Bu mali yükler rekabet gücünü olumsuz etkilemekte, trafik sapmalarına, hatta pazara girişte engellere yol açmakta.
Örneğin...
Dış ticaret uygulamasında, kimi aracılar sahneye çıkmakta ve çeşitli adlar altında ithalatçı veya ihracatçıdan bedeller talep etmekte. Bu ücretlerin başlıcaları şöyle sıralanmakta:
Uluslararası Gemi ve Liman Tesisi Güvenlik Ücreti: Ticareti bağlamadığı halde, 12 Dolar+KDV.
Gemi Güvenlik Hizmet Bedeli: Alıcı veya göndericiyle ilgisi olmadığı halde, 10 Dolar.
Konteyner Kontrol Ücreti: Alıcı veya göndericinin katlanmaması gerekirken, 10 Dolar+KDV.
Yük Bildirim Ücreti: Alıcıdan para talep edilemeyeceği halde, 25 Dolar.
Geçici Kabul Hizmeti: Gümrük sahasında işlemler elektronik yapılmasına rağmen, 85 Dolar.
Dokümantasyon Ücreti: Malla ilgili gümrük işlemi için zaten olması gerektiği halde, 70 Dolar.
Tahliye Ücreti: Navlunla birlikte boşaltma ücreti ödendiği halde, 165 Dolar.
Tahliye Nezaret Ücreti: 55-77 Dolar.
Demem o ki...
Gümrüklü sahada kontrol ve denetime tabi işlerde özel aracıların rolü ile bu şirketlerce yürütülen işlemlerin gerekliğinin yeniden ele alınması ve ücret tarifesinin makul esaslara bağlanması ihtiyacı gün gibi ortada.
Olayın, ülkeden döviz çıkışı ile ilgili bir yönü daha var. İşin erbabının anlatımı ise
şu şekilde:
Gümrük memuru görevi gereği ithal edilen malı görmek ister. İthalatçı tam da bu noktada gümrükteki depocuya para ödemek zorunda bırakılır. Aslında depocu ile bazı taşıyıcılar (!) uyumlu eylem içine girer. Taşıyıcı, depocuya der ki
"Alıcıya malı hemen verme. Gelsin bana ücret ödesin. Hatta bunu döviz olarak ödesin. Ben de sana pay vereyim. Bu ekstra ücreti, taşıma masrafı diye yurtdışına göndereceğim. Sen de orada bir hesap aç, payını al!"
İşte
"dolaştırma" olarak da tabir edilen, haksız veya gereksiz alınan bu tutarların yıllık yaklaşık 4 milyar doları bulduğu ve ülkede kalmadığı hesaplanıyor.
Haliyle...
Mallar bu şekilde yüksek maliyetlerle ülkeye girdiği için bilhassa ihraç ürünlerinde kullanılan ithal girdilerin faturası suni biçimde kabarıyor. İhracatçının kar marjı ve rakipleriyle başa çıkma gücü azalıyor. İç piyasada benzer malı üretenler de
"İthal mal o fiyata geliyorsa ben de malımı aynı fiyattan iç piyasaya vereyim" diyor. Yani rekabet yerine, balon oluşuyor. Türkiye kaybediyor!
Netice olarak...
İşlem ücretlerini; sayısını azaltarak ve insaflı tarifeyle devlet almalı, kaynaklarımız da yurtdışına akmamalı!