Belirledikleri isimler ve manipüle etmek için hazırladıkları konular var. Amaçları kirli... Doğru ortaya çıkıncaya kadar yalana birkaç tur attırma gayretindeler. Kendi kitlelerini yazdıkları senaryoya inandırırken, hedef seçtikleri kişileri ise nefret objesine dönüştürme arayışındalar!
Maalesef, sosyal medyanın karanlık dehlizlerindeki odaklar,
"algı çarpıtması ve psikolojik harekat" yoluyla toplumsal hafızayı zehirlemeyi sürdürüyorlar.
Burada kritik nokta şu:
Bir kararı eleştirebilir, beğenmeyebilirsiniz.
Eyvallah. Lakin döviz rezervi gibi somut ve kayıtlı bir konuyu
"peşkeş" vb iftira siyaseti üzerinden itibar suikastine dönüştürürseniz, orada duracaksınız!
Bakın, yakın tarihte sistematik saldırıların merkezine en fazla oturtulan aktörlerin başında eski Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak geliyor.
Evet...
Berat Bey iddiası olan, idealist bir isim. Yerleşik kalıpların üstüne üstüne gidiyordu. Müesses piyasa nizamına şirin görünme kaygısı gütmüyordu.
"Yerli ve milli ekonomi" diyordu. İnandığı doğrultuda yetkisini sonuna kadar kullanıyor, yüreğindeki Türkiye tasavvurunun peşinde koşuyordu.
Damat olması, siyasetten çok öncesine uzandığı ve yıllar sonrasına dair bugünkü iktidar tablosu öngörülemeyeceği için bu noktada da söylenecek bir söz kalmıyor aslında. Tabii maksat, sözde muhalefet etme adına kişisel yıpratma kini değilse.
Yakından tanıyanlar, Berat Bey'e derdini anlatıp da şu veya bu şekilde sorunu çözüme ulaşmamış tek garibanı söyleyemez. Sessiz ve derinden,
"kimsesizlerin kimsesi" olmayı tercih etti.
Bugün Ankara'da, AK Parti'de ve bürokraside, sistemin işlerliği noktasında Albayrak'ın kilit rolünün değerini ifade edenlere daha sık rastlanması da bence fazlasıyla dikkate değer!
Gelelim yine şu rezerv meselesine...
Yani, birinci muhalefet partisinin (CHP'nin)
eleştiri sınırlarını çoktan aşan ve açık saldırı niteliği kazanan kurgusuna!
Ağustos 2018-Kasım 2020 dönemindeki dış politik, stratejik ve ekonomik gelişmeler, Kovid- 19 kriziyle birlikte değerlendirildiğinde şunları söyleyebiliriz:
Geride bıraktığımız özellikli günlerde piyasa hareketlerinin ve oynaklıkların ekonomik temellerle uyumsuz olduğu çok açıktı. O şartlar altında, yani uluslararası sermaye operasyonları sürerken, pandemi de ekonomik çarkları durdururken, ilave faiz artışı veya uzun dönemli para politikasında sıkı duruş taahhüdü ile çözüm üretmeye çalışmak faydadan çok zarar getirebilirdi
Ayrıca...
"Menfaat sağlama/buharlaştırma" türü vurgular da hakikaten çirkin. Nedenleri
ise çok net...
Döviz satış süreçlerinin şeffaf biçimde ve tüm işlemlerin gerçekleştiği platformlar aracılığıyla yapıldığı bilinen bir gerçek.
Bunun aksi, teknik ve mevzuat olarak imkansız. Yani gerçek talebin arzla karşılaştığı platformlarda işlemler oldu. Burada seçici işlem (iltimas) mümkün değildi.
Döviz talebinin gerçek olduğunu zaten Hazine ve kamu ödemeleri ile cari açığa ilişkin ödemeler, yerlilerin döviz hesaplarındaki artış ve çıkan yabancı portföy rakamları da teyit ediyor.
Sıra dışı,
"özel" bir işlem olsaydı bu, hem fark edilir hem de sözü edilenler (cari açık, yerli ve yabancı talebi) dışında bir talep kur üzerinde olağanüstü bir baskı daha oluştururdu.
Özetle...
"Rezerv nereye gitti?" sorusunun cevapları çok belli.
Gittiği kalemler zaten mevzuat dışı veya özel bir döviz satışı olmadığının ispatı. Gerçek talebin karşılandığı
platform ve mekanizmaların şeffaf ve açık olduğu ortada. Ne sıra dışı talep ne sıra dışı satış ne de sıra dışı kur uygulaması söz konusu!