Cumhuriyetimizin 97. yılının heyecanı ve coşkusu içinde,
Atatürk'ün,
"Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir" sözünü hatırda tutarak,
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesine ödünsüz sahip çıkarak...
Bir asır öncesinden gelen ve bugün hayati önem kazanan meselelere güncel paylaşımlar eşliğinde birlikte bakalım:
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajda,
"Geçmişte çok küçük müdahalelerle sürekli istikamet belirledikleri Türkiye'nin kendi iradesiyle hareket etmesinden rahatsız olanların sözleri ve eylemlerinin artık hiçbir hükmü kalmamıştır" vurgusunu yaptı.
Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu, eski Fransa Cumhurbaşkanı
Chirac'ın 2006 yılındaki
"Basın özgürlüğü ve dini inançlara saygı" üzerine yaptığı açıklamayı,
"Bir zamanlar Fransa" notuyla anımsattı. Chirac o mesajında,
"Başkalarının inançlarını, özellikle dini inançlarını yaralayabilecek her şeyden kaçınmalıdır. İfade özgürlüğü sorumluluk ruhuyla kullanılmalıdır" demişti.
Eski Diyanet İşleri Başkanı
Ali Bardakoğlu,
"İslâm'ı Doğru Anlıyor muyuz?" başlıklı kitabında şu tespitlerde bulunuyor:
"Batılılar, şiddet olaylarından Müslüman'a, ondan İslam'a, ondan da Kur'an'a giderek bir sebep-sonuç ilişkisi kurmaya çalışıyorlar!" "...Bugün İslam dünyasında terör ile cihat, şiddet ile dini duyarlılık arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar iç dünyası öfke, nefret dolu binlerce genç de var."
***
Gelelim, şimdi bu konuların analiz bölümüne...
Avrupa'da merkez siyaset, marjinal politik
uçlar tarafından zehirlenmekte.
Giderek daha sert biçimde sorgulanan
Avrupa liderliği,
"yabancı düşmanlığı, Türk düşmanlığı ve İslamafobi" üzerinden toplumsal
konsolidasyon gibi tehlikeli bir yola
girmekte.
Avrupa ve İslam'ı bir arada
tutacak kimliği ile sahiplenilmesi
gereken Türkiye dışlanmakta, barış
içinde birlikte yaşamanın teminatı
olabilecek ağırlığına karşın Türkiye
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan hedef haline getirilmekte.
Uyguladıkları faşizan
metotlar, Avrupalı Türkleri ve
Müslümanları
"yeni yol, yöntem, önder arayışına" itmekte... Haliyle karşılarına
çıkan Erdoğan isminden çekinilmekte.
"Aşırılıkla mücadele" adı altında
İslam'a savaş açılmakta, hatta haddini de aşan
Fransa Cumhurbaşkanı,
"İslam'a yeni şekil verme" hezeyanına kapılmakta ve böylece
Avrupa coğrafyasından başlayan küresel fay hatlarını
kırmakta.
Afrika'da, Suriye'de, Libya'da, Doğu
Akdeniz'de, Kafkasya'da Türk varlığına tahammül
edilememekte,
"adalet eksenli Türkiye reçetesi" ile başa çıkılamamakta.
Türkiye ile çalışma zemini aramak yerine
farklı yoğunlukta çatışma göze alınmakta, 5. kol
faaliyetleriyle Ankara'nın durdurabileceği sanılmakta.
***
Atatürk'ün,
Gençliğe Hitabesi'nde işaret ettiği gibi... İşte bu ahval ve şerait içinde Cumhuriyet'in eşsiz değerleri ve çatısı altında bizlere düşen görev bellidir...
Milli birlik ve bütünlüğü korumak.
Ekonomik kalkınmayı ve adalet duygusunu pekiştirmek.
İslam'ı arı, duru hali ile her zeminde anlatmak,
Allah'ın son dinine, kitabı Kur'an'ın emirlerine, son peygamberi
Hz. Muhammed'in sünnetine sıkı sıkıya sarılmak.
Uluslararası toplumun, özellikle Avrupa'nın sağduyulu kesimleri ile diyalog kanallarını açık tutmak.