Türkiye'nin
"siyasi, ekonomik ve stratejik" açıdan tarihi bir kavşağa girmekte olduğu
görülüyor. Kartların yeniden dağıtılacağı,
safların sıklaştırılacağı veya
"köprüden önceki son çıkış" hesabı ile yol ayrımına savrulanların
iyice belli olacağı bir dönem bu.
İttifak zincirlerinin gücünün test edileceği, zayıf halkaların çözüleceği, yenilenmiş birliktelikler için yeni arayışların başlayacağı bir süreç de kapıda.
Stratejik sahada ise politik denklemi belirleyecek ülkeler ve başlıklar da netleşmekte...
AB'den kopan İngiltere'nin planları, Merkel sonrası AB'nin istikbali, ABD'de yapılacak seçimlerin artçı şokları, Rusya, Çin ve Hindistan'ın bölgesel ve küresel meydan okumalara karşı ne tür işbirliklerine yönelecekleri, Libya-Doğu Akdeniz geriliminin seyri, İran-Suudi Arabistan eksenindeki çatışma riskleri, İsrail'in
salam taktiği ile Filistin'i bitirme hamleleri, Irak-Suriye bağlamındaki çıkarların yönetimi ile Kafkaslardaki tansiyonun seviyesi...
Ekonomik açıdan konuya yaklaştığımızda...
Türkiye'nin, iç siyasi dengelerini ve diplomatik hedeflerini etkileyecek kritik gelişmelerin arifesinde olduğumuz anlaşılıyor.
Elimizde, turnusol kağıdı vazifesi gören güncel ve somut bir örnek söz konusu artık!
Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak'ın, son kur atağı ile eş zamanlı olarak sosyal medya üzerinden organize olan bir grubun saldırısına uğraması hafızalarda tazeliğini koruyor.
Albayrak'ın, birileri eteğindeki taşları döktükten sonra çıktığı tv programındaki performansı ve mesajlarının analizi, ileriye dönük ciddi ipuçları veriyor...
Berat Bey'in ekrandan izleyiciye geçen enerjisi ile değindiği konuların bilgi içeriği ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulduğunda, yayında şu hususlar ön plana çıktı:
İdealist, iddialı, rekabetçi ve mücadeleci profil çizdi.
Önceki programlardan farklı olarak didaktik tarzda değildi. Meramını anlatmaya, perde gerisinde olup bitenleri açıklamaya odaklıydı.
Hedef kitle olarak sade vatandaş seçilmişti ve onlarla duygusal bağ kurma çabası seziliyordu. Ki bunda başarılı da oldu.
Piyasalara,
"Sizlerle teknik zeminde ayrıca buluşacağız" sinyali gönderdi, açıklamalarını rakamlara boğmaktan uzak durdu.
Gençlerin dilinden anlayan ağabey, evlatlarına düşkün baba, gelecek nesiller uğruna bedel ödemeye hazır siyasetçi izlenimi verdi.
İçerik bazlı değerlendirmede ise rakiplerini sanki büyük yüzleşmeye davet eder gibiydi...
Milli ve bağımsız ekonomi tanımını,
yeni çıpa olarak piyasa aktörlerine sundu. Birlikte
çalışma esaslarının ancak bu zeminde olabileceğini
hissettirdi.
"Düşük kur, yüksek faiz" politikasına
dayalı kaynak transferi modelinin tarihe gömüleceğini
kayda geçirdi.
Londra başta olmak üzere muhtelif dış piyasalara
park eden TL varlıkları üzerinden, suni
gerekçelerle Türkiye'ye kur operasyonu düzenlemesine
müsaade etmeyeceğini vurguladı.
Bankalara,
"paradan kolay para kazanma" döneminin sona erdiği mesajını verdi, ithal
ikamesini de amaçlayacak şekilde yerli sanayii kredilendirme
çağrısında bulundu.
Ve bam teli...
Devletin, kadife eldiven içindeki demir yumruğuna,
düzenleyici, denetleyici rolüne
"tamam."
Yerli imkânları ve kaynakları etkin kullanarak
büyüme gayretine de
"eyvallah."
İç tasarrufları artırmak suretiyle bu birikimi,
yatırımların ve sosyal harcamaların finansmanında
kullanma formülüne de
"amenna."
İşte bütün mesele bundan sonrasında...
Dış kaynak ihtiyacının boyutu, bu kaynakların büyümeyi destekleme gücü, iç-dış kaynak dengesi kurulurken Türkiye ile yürüyecek aktörlerin sayısı, kapasitesi ve beklentisi!
Bu noktadaki ezber bozulabilirse...
Berat Bey'in ifade ettiği gibi
"Artık eskiye dönüş de olmaz. Hiçbir şey de eskisi gibi!.."