Hekim gözüyle Kovid 19 ve Türkiye...
65 yaşın üstündesiniz. Şeker ve tansiyonunuz var. Newyork'ta, Milano'da veya Barselona'da olduğunuzu düşünün. Kovid19 belirtileri gösteriyorsunuz. Ve hastaneye başvurdunuz. Size bakacak doktor bulabilecek misiniz? Hasta yatağına, bilhassa yoğun bakım imkanına erişebilecek misiniz? Diyelim ki sizinle birlikte 50 yaşında bir başka hasta daha sağlık kuruluşuna başvurdu. Doktor ikiniz arasında tercih yapmak zorunda kalırsa -ki öyle- ne hissedeceksiniz?
Gazetemizin işyeri hekimi Ali Güvendik'le dün sohbet ediyorduk. Ali Hoca, resmi nitelikli anlık bilgi paylaşım gruplarına dahil olduğu için Türkiye'deki sürecin gelişimini çok iyi biliyor ve Avrupa ile kıyaslayabiliyor.
Dedi ki...
Doktorlarımız, hemşirelerimiz, acil ve yoğun bakım servislerimiz, gelişmiş kabul edilen ülkelerin birçoğuna göre hakikaten donanımlı. Hepsi hazırlıklı ve benzeri çok az ülkede görülecek ölçüde özverili. Yeni tip koronavirüs şüphesi ile hastanelere başvuran vatandaşlarımızın, gerçek durumlarının tespiti ile hastanelerde telaştan kaynaklanan yığılmaların olmaması çok önemli. Hastalık kuşkusu halinde iki yönlü akciğer filmi, tomografi çekimi ile ilk tabloya bakılıyor. Bu aşamadan sonra Kovid19 testine tabi tutulan hastalar da oluyor, tedavisi için ilaç verilip evde bireysel izolasyona yönlendirilerek düzenli takip altında tutulan vakalar da.
Yine kritik bir konu da hastalığın olabildiğince erken teşhisi. Bu, bize tedavide büyük avantaj sağlıyor.
Şanslı olduğumuz yönlerden biri de "solunum cihazı" sayısı. Hastalığın şu andaki seyri itibariyle tüm vakaların ihtiyacını karşılayabildiğimiz gibi yeni cihazların üretimi de sürüyor. Hatta bir hafta içinde ilk parti cihazın Sağlık Bakanlığı'na teslim edileceği de söyleniyor.
Teması kesip tedbiri artırmanın mutlak gerekliliğini bir kez daha hatırlatan bizim işyeri hekimimiz, sağlık altyapısına yapılan yatırımların hayati değerini, yetkin ve fedakar sağlık personelinin kahramanlığını özellikle vurguladı. Ben de Kovid19 salgını ile mücadeleye kişisel ve kurumsal ölçekte yaklaşıma dair bir örneği paylaşmayı istedim.
***
Kamu bankaları bugünler için var
Hatırlıyorum... 15 yıl önceydi. IMF istiyor, o zamanki ekonomi yönetimi de sıcak bakıyordu. Bilhassa Ziraat Bankası'nın özelleştirilmesi üzerinde duruluyor, Halkbank'ın esnaf bankacılığı kısmının elden çıkarılması öneriliyor, Vakıfbank'taki vakıf hisselerinin satışı yönünde yasal formül bulunması için bastırılıyordu. İşte o tarihte, dilimizin döndüğünce anlatmaya çalıştık. "Kritik zamanlarda piyasanın regüle edilebilmesi adına devletin bankası olmalı" dedik. Bugün çok daha iyi anlaşılıyor ki kamusal sorumluluk üstlenen üç bankanın varlığı sayesinde sanayiciden ihracatçıya, esnaftan çiftçiye kadar her alanda ekonominin motoru çalışabiliyor. Türkiye, bu zorlu dönemde şubelerini, sermayesini ve gönlünü açık tutan Ziraat, Halk ve Vakıfbank yöneticileri ile çalışanlarına teşekkür borçlu. Tabii, piyasanın canlılığını koruması için devlet adamlığı sergileyen Cumhurbaşkanı'nın ve siyasi riski üstlenen Hazine ve Maliye Bakanı'nın gayretlerini de ön sırada tutmak kaydıyla!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)
- Kayyum kararları ve arka planı... (05.11.2024)
- CHP-DEM... Birliktelik yapay, hesaplaşma gerçek! (02.11.2024)