Milli Güvenlik Kurulu'nun 30 Eylül 2019 tarihli toplantısının çerçeve özeti...
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, 1 Ekim 2019'da yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada göze çarpan vurguları...
Stratejik açıdan üst üste konulduğunda, her türlü siyasi mülahazanın ötesinde, devlet aklının işleyişini ve kararlılığını gösteren ifadeler...
Özellikle Fırat'ın doğusunda ABD ile sürdürülen askeri müzakerelerin seyri ve sahadaki gerçeklerin yarattığı riskler...
(Vaktinden önce) Yenilenen
"Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi"ndeki öncelikler... MGK açıklamasına yansıdığı şekli ile
"Türkiye'de, bölgede ve dünyada meydana gelen gelişmelerin, milli güvenliğe yönelik tesirlerinin tüm yönleriyle değerlendirilmesi suretiyle hazırlanan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi'nin uygun bulunması!"
Cumhurbaşkanı'nın, 29.5 sayfadan oluşan konuşma metninde ağırlıklı olarak üzerinde durduğu konular,
"Suriye, ekonomi, depreme hazırlık, yargı reformu" başlıkları.
MGK'da olgunlaştırılan Suriye'nin kuzeyine yönelik mesajın,
"Milli güvenliğin sağlanması için gereken iradeyi ortaya koymakta tereddüt edilmeyecektir" keskinliği ile cümle aleme ilanı...
Ankara'nın, güvenli insani bölge çabasına karşı pozisyon alan -sözde- müttefik ülkelerin,
"Suriyeli sığınmacıların Türkiye tarafından nüfuz alanına dönüştürülmesine sıcak bakmayız" çıkışları!
Eş anlı olarak Başkan Erdoğan'ın, sözün bittiği yeri tanımlayan cümleleri...
* Birileri, terör ve sığınmacı yükünü ülkemizin omuzlarına yükleyerek, adeta bize diz çöktürmeye çalışıyor.
* Türkiye, kendi güvenliğini ve kardeşlerinin geleceğini, bölgede hesabı olan güçlerin keyfine terk edecek değildir.
* Birlikte çalışma imkânlarını sonuna kadar zorlarız ama bu mümkün değilse de kendi yolumuzu açarız, nitekim şu anda açmaya da başladık.
***
Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi'nde Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü YPG-PYD ekseninde geliştirilen oluşumun, dış destekle silahlandırılması ve halihazırda garnizon devlete dönüştürülmesi Türkiye için açık tehdit olarak değerlendirildi. Kuşkusuz, öteden beri varolan bu tür tehdit algılamasının yeni belgede tahkim edilmesi Ankara açısından, Washington'un tutumunun da artık risk analizi kapsamına alındığının öncü sinyali olarak yorumlanmak durumunda.
Yenilenen belgede, Gezi olayları ve Kobani kalkışmasından alınan derslerin bir ileri aşamaya taşındığına dair ipuçları da söz konusu. Sosyal medyadan halkı kışkırtmaya, manipüle etmeye, algı oluşturmaya yönelik tehditler üzerinde duran ve kamu kurumlarına duyarlı davranmasını öneren devlet anlayışında, günün koşullarının ürettiği iletişim içerikli tehlikeleri bir mekanizma aracılığıyla karşılamayı önceleyen seviyeye geçilmiş oluyor!