İmamoğlu... Bodrum-İstanbul- Diyarbakır hattı!
Görünür gerçekliğinden daha yüksek siyasi neticeye ulaştı.
Kamuoyu yönetimine dair kendisine telkin edilen teknikleri birebir uyguladı.
Eriştiği imaj düzeyi sayesinde, hata yapsa dahi kendisine şimdilik kredi açılmasını sağladı.
İstanbul seçimine ilişkin hukuki süreç devam ederken öyle iştahlıydı ki "Mazbatamı verin. Kaybedecek zaman yok. Bir an önce hizmete başlamak istiyorum!" diye ortalığı ayağa kaldırdı.
Sonra...
İstanbul'u sel götürürken tatilde olduğu anlaşıldı. Ama asıl önemlisi... Mega şehir sıkıntılı şartlarda iken görevinin başına davet edilmek istenmesine karşın, Bodrum'daki Başkan'a ulaşılamadığını bizzat yakın ekibi açıkladı.
Derken...
İstanbul'da şöyle bir göründü, iş yeleği ile olay yeri inceleme fotoğrafı verip, aynı akşam apar topar yine Bodrum'a döndü.
Haliyle, tepki çekti.
Ve konu, sadece tatil ısrarına indirgendi.
Evet... Doğruluk payı vardı.
İyi de gerçek tam olarak böyle miydi?
İstanbul'dan çok, genel siyaset meseleleri ile ilgilenen, terör örgütüne yardım yataklık yapan isimlere destek çıkmaktan çekinmeyen, alternatif lider (!) figürü heyecanına fazlasıyla kapılan, halkla ilişkiler yöntemleri ve konjonktürün sağladığı faktörlerle seçim kazanan bir isim nasıl olur da tam zamanlı mesai yerine, birkaç seans tatil yapar?
Tatil merakı izleniminin, yoğun çalışma iddiası ile ters düştüğünü bile bile, İstanbullularda negatif enerji birikmesine yol açan bu görüntüden neden kaçınmaz ki?
O zaman akla başka hususlar gelmez mi?
Örneğin, gözlerden uzak şekilde, açık denizde veya gizli saklı koylarda, özel görüşmeler yapılmış olabilir mi?
Randevu programları aksamasın diye Bodrum-İstanbul-Bodrum arasında gidip gelmek zaruret arz etmiş midir?
Ulaşılamaz durumda olmak ve gizli kalmak için telefonun kapatılması veya çekmeyeceği bir noktada bulunmak gerekmez mi?
Belli ki...
Hikaye, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'u, Avrupa'yı, Amerika'yı, Ortadoğu'yu Bodrum'a taşıyan ortam ve aktörlerle bağlantılı önceliklerinden ve temaslarından kaynaklanıyor!
Şeffaflık gereği bilinmesi gereken hususların, tarihin kritik eşiklerinde açıklık kazanması için uygun anı beklemekten başka seçenek görünmüyor!
Bu vesile ile hassas bir hususu ayrıca belirtmek isterim ki...
Eşimiz, çocuklarımız, annemiz, babamız yani ailemiz kutsal ve dokunulmazdır.
Aileye dair duyarlılıklarımızın istisnası da yoktur.
Nitekim, İmamoğlu'nun, hanımefendi eşi başta olmak üzere ailesine ve şahsına yönelen, sosyal medyada konuşlanmış, kimliği meçhul mahfillerce, ahlaki sınırları zorlayacak ölçüde hedef alınması kabul edilemez.
Bu amaçla İmamoğlu'nun avukatları aracılığıyla Ankara'dan, devletten yardım istemesi de anlaşılabilir.
Ancaaakkk...
Ekrem Bey'e destek olduğu bilinen, eski CHP milletvekillerince finanse edildiği söylenen tetikçilerin sürdürdüğü, bizlerin şeref ve haysiyetine yönelen itibar suikastçilerinin de durdurulması onun organik ve fikri bağı nedeni ile kaçamayacağı vazifesidir.
***
KAPIYI AÇARIZ SÖZÜ BLÖF VEYA ŞANTAJ DEĞİL
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Ambrosetti Forumu'na katılmak için İtalya'ya giderken uçakta gündemi değerlendirdi. Oktay şunları söyledi:
BİZ BİR SÜRE VERDİK
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bakan Fidan... Ve satır arası okumaları (26.11.2024)
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)