Şeytanın avukatı filminin en çarpıcı sahnesi:
"Şüphe yok ki kibir, en sevdiğim günahtır!"
Çiğnediği sakızı gizlemeye çalışan ve
elini zoraki uzatan bir danışman!
"Senin için neler hazırladık bilsen! Yazık olacak sana!" bakışları atan bir diğer danışman.
Özgüvenden, kibirden başları dönmekte! Karşılarında, onlara göre
"yandaş!" medyanın temsilcisi... Güya sıkıştırıp
puan toplayacaklar. CHP'nin adayı
Ekrem İmamoğlu ise sevgi kelebeği modunu terkederek,
tırnaklarını çıkarmış, daha önce
denediği metodu bir kez daha uygulama
telaşında!
Ve bir başka an!
Tesadüf bu ya açık kalan cep telefonu. CHP'nin adayı ve ekibi bir mekanda programı konuşuyorlar.
"Bunlar da (ki biz oluyoruz) prim yapacağım derken, mezara gömülmeye ne kadar hevesli!" diyor. Allah büyük! Mezardaki (!) bizler, o talihsiz diyaloga anbean tanık oluyoruz!
***
Peki, CHP'nin adayı uzaktan göründüğü gibi bir şahsiyet mi, yoksa yakın temasta bıraktığı izlenimi farklı mı?
Bir süredir kalıplaşmış, haklılık payı da olan
"proje aday" vurgusuna bile takılmadan anlatalım...
Onun adına hareket eden, organize trolleri var. Daha siz yayına çıkmadan, itibar suikastına malzeme üretiyorlar. Benim sosyal medya hesaplarım olmadığından arşivlerden bula bula Cumhurbaşkanı veya Başbakan ile katıldığım seyahatlerdeki fotoğrafları kurgulayıp üstüne kin ve nefret kusuyorlar.
Peki kim bunlar? Sıfatları öğrenci, iş arayan gençler ve öğretmen! Ama insanlıklarını unutan zavallılar!
CHP'nin adayına soru sormak neredeyse imkansız. Toleransı zayıf. Eline tutuşturulan notları ezberleyip sadece atak yapmayı düşünüyor. Beden dili ve hitabet dersi aldığını, oynadığını gizleyemiyor. Ama göz göze geldiğinizde yapaylığı dışa vuruyor. Sade bir soruya dahi tahammül göstermek yerine devamlı art niyetini ifşa ediyor.
İnkar, gerçekleri çarpıtma tekniklerini iyi kullanıyor. Rakip gördüğü her kim ise imha edilecek hedef güdüsü ile motive oluyor.
FETÖ'nün psikolojik harp yöntemlerinden ya yararlanıyor ya da lojistik destek alıyor. Belki de daha önemlisi, Ankara'daki kimi devlet dinamiklerinden de şu veya bu ölçüde himaye gördüğü izlenimi veriyor!
Ve nihayet... AK Parti'de eleştirilen herhangi bir hususun, sanıldığı gibi samimi reçetesini taşımıyor. Aksine, amaca ulaşmak için her aracı mubah görecek kadar gözünü kararttığı hissini uyandırıyor.
***
Önceki gece NTV'de, CHP'nin adayı
Ekrem İmamoğlu ile yayında idik. Taktik manevralarına, aklınca rövanş alma çabasına tanıklık ettik. Onun çektiği mindere gelmemeye özen gösterdik. Onu siyasetçi olarak görüp gazeteci çizgimizi ve edebimizi korumayı başardık. Sözde mağdur İmamoğlu, iktidarla hesabını benim üzerimden kesmeye çalışırken, zor olsa da yanıldığını fark etti. Bu kurgunun mimarına çağrım... Alnım açık, başım dik! Sabah gazetesinde çeyrek asırdır çalışıyorum. Maaşımla ve Allah'a şükür helal kazancımla geçiniyorum. Kazandığımı hak etmek için zaman mefhumu gözetmiyorum. Ankara'da, Dikmen'de bir apartman dairesinde oturuyor, çocuklarımın okul taksidini ödüyor, ayağımı yorganıma göre uzatıyorum. Başımı yastığa rahat koyuyorum. Çocuklarımın yüzüne bakamayacak hiçbir iş ve işlemde bulunmadım. Zaten bu yönde bir talebe de muhatap olmadım.
Bir son söz de patronumuza dair...
Yayına çıkıp çıkmama hususunu danıştım. Kararı bana bıraktı, tek bir iması ve telkini olmadı. Yayın boyunca cep telefonuma bakmamın sebebi ise bu yazıyı yazmama neden olan hakaret dolu sosyal medya operasyonları idi. Ki bunu da o sırada ifade ettim. Görüşlerimi beğenmeyebilirsiniz. Allah'a şükür veremeyecek hesabım yok. Bunun dışındaki her söz, iddia ve yakıştırma ile yüzleşmeye hazırım. Tabii edepsiz tweet atmanın dışında bunu yapacak medeni insanlar kaldı ise!