23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinin hukuki yönüyle ilgili hemen her şey söylendi. Hatta siyasi boyutta sert değerlendirmelere de girildi.
Ardından...
32 gün sonra tekrarlanacak seçimde ön plana çıkacak pek çok faktör de sıralandı.
Ve nihayet...
31 Mart'taki seçimin iptaline ilişkin gerekçe Yüksek Seçim Kurulu'nda son aşamaya geldi. Bu çerçevede de tartışmalar bir süre daha sürecek olsa dahi aslolan 23 Haziran'ın kazanılması.
Evet bu seçimde...
Sandığa gitmeyen veya
küskün seçmenin yeniden gönlüne
girilmesi tabii ki önemli.
Geçersiz oyların nedeni ve oranının
azaltılması kuşkusuz etkili.
Kürt kökenli seçmenin ikna edilmesi
her halûkârda gerekli.
Hemşehri derneklerinin gezilmesi
elbette faydalı.
Mağduriyet algısına karşı tezler üretilmesi
muhakkak değerli.
Mahalle mahalle çalışılması, sokak
sokak yerel sorunların çözülmesi ise işin
doğası.
Lakin...
Seçimin kaderini belirleyecek ana unsurlar
"ekonomi, demokrasi, yapısal reformlar" olacak.
Geleceğe ve ekonomiye güven duyulmasını sağlayacak inandırıcı mesajlar,
Önümüzdeki dönemde demokrasinin kalitesini yükseltecek adımlar,
Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini geliştirecek kararlar...
Unutmayalım...
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan da son dönemdeki konuşmalarında sadece İstanbul özelinde bir yerel seçime gittiğimizi, hükümet seçimi yapmadığımızı vurguladı. (TOBB Genel Kurulu, AK Parti Milletvekilleriyle İftar vb) Bu hususu da şu mealde ifade etti:
"Siyasette kazanmak da var, kaybetmek de var. Kazanırsak İstanbul'a ve onun en önemli temsilcisi olduğu kadim medeniyetimize en güzel hizmetleri yapmanın gayreti içinde olacağız. Kaybedersek, 2023'e kadar olan dönemi ülkemize ve şehirlerimize en güzel hizmetleri kazandırarak bir sonraki seçimde yeniden milletimizin gönlüne daha güçlü şekilde girmenin mücadelesini vereceğiz. Bunun için seçim tarihine kadar geçecek her günü dolu-dolu değerlendireceğiz!"
Özetle...
23 Haziran'da İstanbul ölçeğinde yapılacak seçimi, doğal sınırlarında tutmak gerek. Zira; İstanbul'dan, istikrarsızlık üretmeye hazır zinde (!) gruplara fırsat vermemek, bilhassa stratejik risklerin çok arttığı bir dönemde ülkemizin istikbaline odaklanmak her türlü mülahazanın ötesinde hayati önemde.