Bankalardan beklenenler... Hazine’ye düşen görevler...
25.09.2018, Salı
Yaşlıların hatıraları, gençlerin ümitleri vardır. Milletlerin ise "hayalleri, hedefleri" olmak durumundadır. Geçtiğimiz hafta açıklanan "Yeni Ekonomi Programı"nın misyonu, Türkiye'nin üstüne çökertilmek istenen kara bulutları dağıtmak üzerine kuruludur.
İstikrara, düzenli büyüyen ekonomiye, düşük enflasyonlu döneme alışmış bugünkü toplum yapısının, yavaşlayan büyümeye, fiyatlar genel seviyesindeki oynaklığa adaptasyonu kolay olmayacaktır.
Zaten, toplum bu iki negatif gelişmeye uyum sağlamamalı, aksine yeniden büyüme, yeniden düşük tek haneli enflasyon ortamı arzulamalıdır. Bu bilinç, önümüzdeki dönemde yapılması gerekenleri anlamak, anlatmak bakımından yararlı olduğu kadar, yaşamakta olduğumuz sorunlarla baş etmek için de gereklidir. Bir başka ifade ile sürekli düne takılarak -sanıldığı şekliyle- ileriye gidilemeyeceği gibi sadece temenni ederek de mesafe almak mümkün değildir. YEP'teki tespitler, güncellenen rakamlar ve alınacağı belirtilen önlemler herkesin masaya yatırması ve kendi durumunu gözden geçirmesi için temel kriterdir. Küresel ve içsel gerçeklerle yüzleşmek, hesabı kitabı yeniden yapmak gelecek nesiller için de hayırlı sonuçlar üretecektir. Nihayetinde Türkiye, "çocuk erkil" bir toplumdur.
Aileler için çocuklarının geleceği, iyi eğitim alması, vatana, millete, insanlığa faydalı evlatlar olması birinci önceliktir.
Bu öncelik, bizim kuşağın deneyimlerinin geleceğe aktarılması, yeni kuşakların da dirayetli, özgüvenli, milli kimlikli ve üretken olması ile başarılacaktır.
***
Tam da bu nedenle her şart altında, "yatırım- üretim- istihdam" dengesi hayati derecede önemlidir. YEP'in, reel sektörü desteklemek, üretimi canlı tutmak, istihdamı korumak için bankacılık sistemine odaklanması yerinde ve doğru tercihtir. Bu aşamada, bazı özel bankalardan, bilhassa uluslararası sermayeli finansal kuruluşlardan Türkiye'nin hassasiyetlerine göre hareket etmelerini beklemek, doğaldır ama aşırı iyimserliğe kapılmak ise yanıltıcı.
Görünen o ki iş yine başa yani devlete düşecektir. Özel bankalar, KOBİ'ler başta olmak üzere üretimin lokomotifini temsil eden firmalara dönük yapılandırma arayışında iken zaman kaybı riski yaşanabilir. Bu yüzden ilk etapta kamu sermayeli üç bankaya Hazine'nin kapsayıcı ekonomi yaklaşımı içinde bakması, bir çağrının ötesinde ihtiyaç olarak gözükmektedir.
Halihazırda sermaye yeterliliği, reel sektör duyarlılığı tatmin edici seviyede olsa da kamu bankalarının takviyesi, bu sayede ilave inisiyatif alması özel bankaları da peşinden sürükleyecektir.
Böylece finans sektörü de reel sektör de mevcut türbülansı en az hasarla atlatacaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.