Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak'ın üzerinde çalıştığı "
Yeni Ekonomik Program" piyasalarca
büyük bir merak ve ilgiyle bekleniyor. Ancak
gözlemlediğim kadarı ile piyasa aktörleri
yeni programa sanki eski dönemin zihni
kodları ile hazırlık yapıyor. Yani... 2001'de
IMF tarafından temeli atılan, sonra AK Parti
kadrolarınca revize edilen
programın bir benzeri
arzulanıyor. Ki IMF'nin
şekillendirdiği o eskimiş
program, bizzat Başkan
Tayyip Erdoğan'ın
müdahalesi sayesinde
sosyal boyutlu, istihdam
duyarlı, büyüme eksenli bir
nitelik de kazanmıştı.
Peki, "
Gelinen noktada, Bakan Albayrak nasıl bir program düşünüyor?"
Bu soruyu yanıtlayabilmek için
Albayrak'ın, küresel sistem ve küresel ekonomi
okumasını bilmek gerekiyor. Zira Berat
Bey, yerleşik küresel ekonomik sistemin
büyük bir değişimden geçtiğini görüyor ve
bunun farkında olan ülkelerin kazanan tarafta
yer alacağını vurguluyor. Bu pencereden
bakarak, devam edecek olursak, şu gerçekleri
de göz önünde tutmamız gerekir:
Asya merkezli yeni küresel sistem
için yeni bir ekonomik hikâye yazılmaya
çalışılıyor.
Çin, -küresel ekonomi manasındaköprüyü
çoktan geçti. Peki, Çin'in ekonomik
sisteminin adı ne? Veya ABD'nin korumacı
ekonomik hamlelerine ne diyeceğiz?
Hindistan kendine özgü bir ekonomik uygulama arayışında iken Avrupa da bu yeni koşullara uyum için uğraşıyor.
Trump ve ABD ise büyük meydan okumalara karşı zaman kazanmayı deniyor.
Ancak bu arada stratejik müttefiklerini ayrıştırarak elini zayıflatıyor.
Kuşak Yol Projesi ile doğu, batı eko sistemini kökten sarsıyor. Dünya nüfusunun üçte ikisi, dünya ticaretinin yüzde 60'ı Pekin'den Londra'ya kadar bir bağlantının içine giriyor. Deniz yoluna dayalı 500 yıllık sistem, demiryoluna kayıyor. 3 ayda pazarlara ulaşan malların 2 haftadan kısa sürede, daha ucuza tüketiciye ulaşacağı bir dünya kuruluyor.
Kuşak Yol Projesi'nin orta noktası Anadolu'dan geçiyor ve Çin'den sonra buna en hazır ülke Türkiye.
24 Haziran seçimleri ile birlikte Türkiye, yüklerinden kurtulduğu, hızlı karar alıp, uygulayabildiği bir dönemin kapısını araladı. Tam da bu nedenle Türkiye, 1990'ların ekonomik, siyasi, dış politik kodları ile okunabilecek bir ülke değil. Kafalar değişmek zorunda. Ve Türkiye, güçlü bir kazan-kazan dönemi vaat ediyor.
***
"
Burayı kadar aktarılanları anladık da nasıl bir model kuruluyor?" denildiğini
duyar gibi oluyorum. Sadece "
kısa vadeye bakanlar" için ipucu vereyim:
Türkiye'nin bir daha ekonomik şoklar
yaşamaması için bir model hazırlanıyor.
Bunun finansal ayağı var, likidite ayağı var, enstrüman ve kaynak çeşitlendirme ayağı var, mali ayağı var, vergi ayağı var.
Kamu kadar, özel sektör bilhassa sanayi dönüşümü de bu dönemde gerçekleşecek.
"
Aynı gemideyiz" deyip, fırsatçılık peşinde koşanların alanları daraltılacak.
Altımızda hız yapabilecek araç var.
"
20 ile 30'la gidelim" denmeyecek. Evet, 200'e de çıkılmayacak ama hız limitleri içinde seri hareket edilecek.