Milletvekili adayları, seçim beyannameleri, mitingler, il, ilçe, mahalle toplantıları derken sahadan ilk izlenimler de Ankara'ya ulaşıyor. Seçmene dair ön tespitlerde Ramazan'ın kendine özgü havasının etkisini göz ardı etmeden değerlendirmeleri paylaşayım.
An itibariyle 24 Haziran seçimlerinin genel karakteristiği, 7 Haziran'a da (2015) 1 Kasım'a da tam benzemiyor.
İkisinin arasında bir yerde duruyor. Bana göre, sandığa gidilen gün seçmenin 1 Kasım'a yakınsayacağı gözleniyor.
7 Haziran 2015 genel seçimlerinde, siyasal mühendislik faaliyetleri kadar seçmendeki hava da ilginçti. Daha doğrusu seçmen sessizce dinliyor, alttan alta bir mesaj vereceğini hissettiriyordu.
Nitekim öyle de oldu. Sandıktan tek başına iktidar çıkmadı. Haziran-Kasım 2015 arasındaki dönemde ise milletimiz, hükümetsizliğin ne olduğunu hızla kavradı.
Kritik terörle mücadele ortamında güvenliğin değerini, geleceği için ekonomik istikrarın önemini bir kez daha teyit etti. Elinin ayarının kaçtığını fark ederek 1 Kasım'da gerekli siyasal ve sayısal düzeltmeyi yaptı.
Bugün seçmene gidildiğinde eleştirel çıkışlara da tanık olunuyor. Yani seçmen, içini döküyor, düşüncesini ilk ağızdan ve açık dille ifade ediyor. Bu da olumlu gösterge olarak yorumlanıyor. Beklentisini açıkça yansıtan seçmen çoğunluğunun oy verme günü son bir muhasebe daha yapacağı ve sağduyunun ağır basacağı düşünülüyor.
***
Madalyonun diğer yüzüne gelince...
İttifak ilişkisinin iyi etüt edilmesi ve seçmendeki karşılığının doğru ölçülmesi gerekiyor.
Memleketin içinde bulunduğu şartlarda gerekli olan birlikteliklerin sınırsız veya süresiz olacağını var saymak gerçekçi olmayabilir.
Siyasi partiler arasındaki oy geçişkenlikleri de ihmal edilmemeli. Bilhassa muhalefetteki partilerin tabanlarındaki hareketliliğin hangi tarafa yoğunlaşacağı ve olası sonuçları gözetilmeli.
HDP faktörü ise... Bölgede sağlanan huzur ve güvenin doğal siyasal sonuçlarına karşın Kürt kimliğini ayakta tutma çabasıyla da analiz edilmeli. Hatta HDP'ye yine baraj aşırma iddiasıyla CHP'li seçmenin vereceği oylar da dikkate alınmalı.
Artık oyların hangi ilde hangi ittifak için artı değer üreteceği de hesaba katılmalı.
***
Bütün tahmin, öngörü ve temenniye karşın, en fazla odaklanılması gereken husus, "satın alma gücü" olacak. Kur ve faizdeki gelişmelerin seçime ayarlı zamanlaması kuşkusuz tesadüf değil. Bu gerçeği halka anlatmak ve ikna etmek, bunun iletişimini yapmak seçimin neticesine doğrudan etki edecek. Evet, ben de seçmenin her şeye rağmen maceraya girmeyeceğini, yeni kredi açacağını düşünüyorum. Ancak seçmenin sağduyusuna olan inancımız, bugünlerde cebinden vurulan kitleleri ciddiye almamıza da vesile olmalı. Küresel ve bölgesel planların müellifleri için bu planlar nihai halini alana kadar Türkiye'nin ve lideri Tayyip Erdoğan'ın ar'afta tutulması bile yeterli. İşte bu nedenle yeni "Hükümet-Meclis" tablosunun sürdürülebilir dengede tutulması çok ama çok önemli. Aksi takdirde, kimsenin gerçek manada memnun olmadığı bir Türkiye'ye uyanacağımız gibi halen milli bağışıklığın direnci sayesinde baş kaldıramayan her türlü siyasi, organizasyonel unsur veya vesayet güçleri de yeniden boy gösterecektir.
Özetle... 24 Haziran, bir seçimden çok ötesidir. Cumhurbaşkanı ve vekil seçimi kadar geleceğin de oylanmasıdır.