Yeni dünya... Yeni ekonomi... “Erdem, İrade, Cesaret!”
Konunun, Türk-İngiliz ilişkilerinin stratejik boyutu kadar Türk iç siyasetine ve ekonomisine etki eden yönleri var. Sondan başlayacak olursak...
Londra'da gerek katılımcılara açık gerekse özel görüşmelerde gündeme getirilen başlıklar şunlardı:
"OHAL ve seçimler.
Seçimlerin üreteceği siyasi denge. Afrin. Kürtlerle ilgili farklı adımlar atılıp atılmayacağı...
Tutuklu gazeteciler tezi.
Yeni ekonomi politikası. Faiz- Enflasyon bağlantısı..." Tahmin edileceği üzere, sürpriz yok. Ama dikkatle not edilmesi gereken hususlar çok. Mesela, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, yüksek enflasyonun sebebinin yüksek faiz olduğuna dair yaklaşımı, Londra'da da tartışıldı. İngiltere'de finans alanında çalışanlar bile kendi ülkelerindeki genel faiz seviyesini bir çırpıda söyleyemedi.
Neden? Çünkü faiz o kadar ihmal edilebilecek oranda ki. (Yüzde 0.50) Lakin gündem Türkiye olunca yorum ve hesaplar değişiyor. İşte bu yüzden Ankara şu net mesajı verdi:
"Devlet tefecilik yaptırmaz!
Enflasyonun sebebi yüksek faizdir.
Düşük faiz politikası uygulayarak yatırımı teşvik etmek, istihdamı artırmak istiyoruz. Teori ile uğraşanlar bunu anlayamıyor, pratikle uğraşanlar anlar." Peki, buradan ne sonuca varmamız gerekiyor? Cevabı çok açık: Önce 24 Haziran eşiği aşılacak. Sonra, ekonomide "reçete, yönetim ve karar" bağlamında alternatif araçlar, metotlar devreye girecek. Piyasa ekonomisinin temellerinden ve rasyonaliteden kopmadan, Türkiye'ye özgü sorunların çözümü için özgün formüller hayata geçirilecek. Kuşkusuz, zorlu bir süreç olacak. Değişimi anlayan ve yön vermeye istekli piyasa aktörlerinin ise yeni dönemde yıldızı parlayacak.
Tatlıdil Forumu'ndaki oturumlar gösterdi ki İngilizlerin kafası karışık.
Sistemin sürükleyici güçleri, yumuşak Brexit'ten yana. Kaotik küresel sistemde İngiltere'nin konumunu güçlendirmesi gerektiğini savunanlar ise hemen AB'den ayrılma taraftarı. Ancak... Her iki denklemde de Türkiye'ye kilit rol düştüğünü söylemek abartı olmaz.
Türkiye'nin, AB ile sürdürdüğü sorunlu ve eksik Gümrük Birliği modeli dahi İngilizler açısından ders niteliğinde.
AB'den ayrılığın ardından Almanya ve Fransa'nın, cazip alanları doldurmasına fırsat bulamadan İngilizlerin karşı önlem almak istediği de bir gerçek.
Haliyle Türkiye, Avrupa devleti karakteri, Müslüman kimliği, dinamik ekonomisi ve nüfusu, demokrasiyi geliştirme gayreti ile oldukça özel bir ülke.
Yani... İngiltere, Türkiye'yi "vazgeçilmez ortak" tanımına oturtmuş bile.
Kaldı ki ekonomisini yıllarca AB'ye, güvenlik doktrinini ABD'ye endeksli yürüten İngiltere'de ciddi atalet oluşmuş.
İngilizlerin, AB'den çıkışla birlikte karşılaştırmalı üstünlüğünü koruması, toparlanması hem zaman alacak hem de maliyetli...
Neticeye gelince... Hakikaten yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye'nin bu dünyada hak ettiği yeri alması için sadece 24 Haziran'ı değil, 2023 sonrasını da aşacak şekilde siyasal istikrarını tahkim etmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi "Erdem, İrade, Cesaret!"
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bakan Fidan... Ve satır arası okumaları (26.11.2024)
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)