Faiz: İlaç mı, zehir mi?
Önemli olan, kurlardaki hareketliliğin kaynağı, dalganın boyu ve fiyatlar genel seviyesine orta vadede ne kadar etki edeceğidir.
Kurdan, enflasyona geçiş olsa bile bunun, kamu maliyesi sınırları içinde ne derece yönetebileceği de hesaplanmalıdır.
Bugün Türkiye ekonomisinin karşı karşıya bırakıldığı kur artışının dışsal ve içsel nedenleri iyi etüt edilmeden alınacak bazı kararlar, aceleci görünebilir veya umulan sonuçları vermeyebilir.
Piyasaların, beklenti gerekçeleri ile o beklentilerin karşılanması için alttan alta işledikleri "faiz ayarlaması talebi" reel ekonomi açısından "zehirli ilaç" etkisi yaratabilir.
Zira... Parasal oyuncuların stresi de istekleri de her an mevcuttur. Esasen bu bir döngüdür.
İşte bu nedenle mühim olan, anlık akıma kapılmadan ekonominin ana doğrultusuna ilişkin tutarlı mesajlar verilmesi ve kararlılığın muhafazasıdır.
Dışarıdan bakıldığında... Jeopolitik riskler, enerji fiyatlarındaki artışlar, ABD Merkez Bankası'nın faiz artırım kararları vb unsurlar, sıcak paracılar için zaten stoktaki bahaneler.
Türkiye'ye dönünce... Enflasyonun seyri, faizdeki yukarı yönlü baskılara karşı direnç, cari açıktaki değişkenlikler yine gündeme sürülmüş durumda.
Bu da demek oluyor ki çoklu iç ve dış gelişmeye karşı klasik tekli reçete ile mutlak sonuç almak mümkün değil. Bir başka ifadeyle kur şokunu, faiz şoku ile tedavi etmeyi denemek kısa vadeyi kurtarır gibi görünse de uzun vadede daha büyük sorunların kaynağı haline gelebilir.
Buna rağmen faizlerle ilgili son seçenek bir faiz artışı değil, Merkez Bankası'nın farklı faiz marjları arasında uyumlaştırma olabilir. Bu tarz bir düzeltmenin de doğrudan gelecekteki enflasyon tahmini ile bağlantısının kurulması gerekir. Sadece finansal piyasalara mesaj verme uğruna parasal sıkılaştırma yapılması, ne niyetleri bilinen piyasa aktörlerini tatmin eder ne de atılan taş ürkütülen kurbağaya değer.
Yani... Türkiye Cumhuriyeti'nin altın varlığının artırılması kadar altın ve döviz varlıklarının nerelerde tutulduğuna da yeniden bakmakta fayda var. Farklı merkezlerdeki karşılıklar, çeşitli avantajlar da sağlar. Sanırım ekonomi yönetimi de bu gerçeğin farkında.
Özetle... Türkiye ekonomisine yönelik meydan okumalara "akılla, soğukkanlılıkla, yapısal önlemlerle" karşılık vermek ve bütün bu çerçeveyi "politik duruşla pekiştirmek" yegâne çaredir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- DEM-İmralı... Devlet aklı... İhtiyat! (28.11.2024)
- Bakan Fidan... Ve satır arası okumaları (26.11.2024)
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)