Bana sorsanız, "Bu kadar konudayazıp çiziyorsun da özel ilgialanın nedir?" diye... Cevabım,"Bürokrasi" olur. Yani... Devletin işleyişive daha çok da tıkandığı noktalar.
Siyasi fikri ne olursa olsun, kamu yönetimine bulaşanlar Ankara'da inanılmaz bir değişime uğruyorlar. Adeta genetik şifreleri yeniden kodlanıyor. Ve "bürokratik refleks, bürokratik şovenizm,bürokratik oligarşi" olarak adlandırılan yapı karşımıza çıkıyor. Peki, ne oluyor?
Milletten yetki alan ve millete hesap veren siyasi iktidarla birlikte çalışması, siyaset kurumuna alternatifler, çözümler, projeler üretmesi gereken bürokratlar, odalarına kapanıyor, kendi dar camialarına sıkışıp kalıyor, hayatın gerçeklerinden kopuyor, ayrı birer dukalığa dönüşüyorlar. Zaten halletmeleri gereken işi yokuşa sürüp, kendilerine minnet duyulmasını bekliyorlar, bu ortamı ustaca yaratıyorlar ve kişisel kariyer planlamalarını ellerindeki devlet gücünü kullanarak gerçekleştiriyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar? Tabii ki zamana ve kişiye göre icraat yeteneği geliştirerek. Bir başka ifade ile "Kiminsorununu çözersek istikbalimizeolumlu etkisi olur?" sorusuna göre şekil alıyorlar. Hayatın ve küresel sistemin dinamizmini ıskalıyorlar, nitelik değiştiren problemleri göremiyorlar, sadece ellerindeki imza ve paraf yetkisinin arkasına saklanarak vaziyeti idare ediyorlar. Bürokratik deformasyona rağmenayakta kalmayı başarıyorlarmı? Evet. Hesap verebilirlikleri sınırlıolduğu, yetkili ama sorumsuz kalabildikleri,ehliyet ve liyakat eksikliklerini siyasiilişkileri varmış algısı ile telafi ederek!
***
Emin olun, yukarıdaki tespit ve eleştirilerin A ya da C partisiyle bile doğrudan ilgisi yok. Neden? Çünkü devlet hakiki manada sivilleşmedi de ondan? Devlette makam sahibi olup, milletin beklenti ve ihtiyaçlarına göre hizmet etmek yerine kendisi de bir başka şekilde devlet karakteri kazandığı için!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu AK Parti Trabzon İl Kongresi'nde ne dedi? "... Sorumlulukalmaktan çekinen, imza atmaktanimtina eden, yeni projeler üretmekteyetersiz kalan hiçbir bürokratbulunduğu makamı fuzuli yere işgaletmesin!" İşte mesele tam da bu. Hatta başka yönleri de var.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, devletin iş yapma mantığında ve bürokratik zihniyette zamanla ortaya çıkaracağını umduğumuz dönüşüm de milletin talebi olduğu için kaçınılmaz gereklilik. An itibariyle gerek siyasettegerekse bürokraside şöyle bir sıkıntıda var: Hemen herkes işi gücü bırakmış,Cumhurbaşkanı'nın ağzına bakıyormuşgibi yapıyor. Kendi asli işine,geleceğe odaklanmak yerine, "ÖnceCumhurbaşkanı konuşsun, benona göre pozisyon alır, lafı üretirişi de kıvırırım!" diye bakıyor. Halböyle olunca, Cumhurbaşkanı'nın çizdiğiçerçevenin içini doldurmaktan ziyade,Onun söz söylediği konuda, daha iddialısözler söylemeyi marifet sanıyor. Buyöntemle, dikkat çekeceğini veya pozisyonunusağlama alacağını varsayıyor.
Oysa bürokrasiden ve onları çalıştırması gereken siyasetçilerden beklenenler çok açık. Hükümet programının içeriği, Cumhurbaşkanı'nın direktifleri ve halktan gelen sinyaller doğrultusunda, kişisel çekişmelere kapılmadan, bitmek tükenmek bilmeyen enerji ile hedef odaklı çalışmak, Türkiye'nin gelişmesini hızlandırmak, refahı artıracak reçeteleri uygulamak, sonuçlarını izlemek ve yeni projelerle ileriye yürümek. Netice... Anayasal reformların, ekonomik atılımların, yasal düzenlemelerin başarısı, uygulayıcı kamu personelinde yapısal değişime bağlıdır!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.