Bu piyasa operasyonunun bir benzeri Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında yaşanmıştı. Askerimiz, alanda terör temizliği yaparken ekonomi "
kur şoku" ile karşı karşıya bırakılmıştı. Şimdi Zeytin Dalı Harekâtı'nın gurur verici başarıya ulaştığı bir ortamda, ekonomide yine "
çemberi daraltma operasyonu" çekiliyor. Öncekilerden farklı olarak bu kez "
organize çalışılıyor!" Nasıl mı?
Açıklamaya çalışalım...
İşaret fişeğini IMF ateşledi. Türkiye ekonomisi için "
aşırı ısınma var!" tarzında değerlendirmeler yaptı.
Ardından Moody's'in kredi notunu indirme hamlesi geldi.
Ve nihayet belli başlı yabancı yatırım bankalarının raporlarında, "
cari açık, para politikasının etkinliği ve erken seçim senaryolarına" dayalı negatif yorumlar hızlandı.
***
Bilhassa uluslararası sermaye, kendi kendini doğrulayan kehanet misali, imal ettiği risklere, kendisi de fazlasıyla inanmaya başladı. 10 yıl vadeli Türk tahvillerinde gözlenen hareket, kura atak şeklini aldı. Halihazırda, nisan-mayısta netleşecek "
sendikasyon kredileri yenileme" sürecine göre pozisyonlar tahkim edilmekte. Bunun anlamı çok açık:
"
Türkiye için bekle-gör" politikası üretip, kredi ve likidite şoku yaratıp, Merkez Bankası'nı baskılayıp, bir yılda elde edilecek kârı, bir iki ayda sağlama alma planı.
***
Tablo bu kadar net iken Ankara'nın yapması gerekenler de belli...
Her şeyden önce ekonomiye yönelik
saldırılara karşı teyakkuzda olmakta ve
büyüme dinamiklerini korumakta fayda var.
Ne olursa olsun, enflasyonu tek
haneye indirme ve reel faiz marjını azaltma
çabaları kesintisiz sürmek zorunda.
Piyasaların kafasını meşgul eden,
belirsiz kaynaklardan türeyen erken seçim
spekülasyonuna da şu veya bu şekilde
son verilmesi kaçınılmaz gereklilik.
Merkez Bankası'na ve para politikasına
bindirilen yükün yönetilebilir olması
için BDDK'nın görünür olması, sermaye
piyasalarının alternatif kaynaklar üretmesi,
maliye tarafının yönetilebilir fiyatlar
konusunda titiz davranması ve en önemlisi
siyasi koordinasyonun hissettirilmesi
mutlak zorunluluk.