İttifak kapsamında hassas siyasi dil gereği
Seçim takvimi başladığında ise ittifak yapacak partilerin ilkesel tutumları, icraat öncelikleri ve hedefleri de netleşecek. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en önemli konu, Cumhur İttifakı'nda buluşan partilerin gerek tabanda gerekse tavanda eşgüdümünün tesis edilmesi olacak.
Ne demek istediğimizi kısaca özetleyelim... Taşradaki kimi isimlerin, memleketin yaşamsal önceliklerini zikrederek kapıları açtığı ama güncel işlerinin peşinde koştuğu intibaı uyandırması hassas bir nokta. İktidar ortağı inisiyatifi sergilediği ileri sürülen bu ve benzeri şahısların, AK Parti teşkilatlarında nasıl karşılandığını da doğru ölçüp, tartmak gerek. Yani... Yerel gibi gözüken, basit gibi duran tavır, davranış ve girişimler, büyük birlikteliği zedelememelidir.
Veya... Ankara'ya gelindiğinde... Parti yöneticilerinin, diğer tarafı bağlayan ya da onlar adına konuşulduğu izlenimi veren beyan ve açıklamalardan kaçınması gerekiyor. İttifakın içinde hangi partilerin olup olmayacağı, kimin hangi listede yer alacağı gibi detaylar, her bir partinin iç işi olarak değerlendirilmelidir. İttifak ortak paydasında buluşan partiler varsa kaygılarını, kamuoyu önünde değil de liderler düzeyinde ele almalıdır.
Daha önce de vurguladığımız gibi... Cumhur İttifakı pek çok ezberi bozdu. Ezberi bozulanların, bu ittifakı bozmak için boş durmadığı bugünlerde ittifak sahipleri, birbirlerinin hukukunu her zamankinden daha fazla gözetmelidir!
***
TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE YAZILIM FARKI...
Ankara'da büyükelçisi olmadığı, siyasi pusulası da şaştığı için uzunca süredir içe kapanan Amerikalılar, yeniden kamu diplomasisi çalışmalarına ağırlık vereceğe benziyor. ABD'nin, maslahatgüzar düzeyinde sürdürmeye çalıştığı diplomatik ilişkiler, görünür gelecekte "onarıcı dil" üzerinden şekillenebilir.
Kuşkusuz, yığınla problemin, bir sihirli değnek değmişçesine hemen çözülmesini bekleyecek iyimserlikte değiliz. ABD tarafının, "operasyonel ortaklık" diye ifade ettiği YPG-PYD terör örgütü ile ilişkileri, Türkiye açısından "beka meselesi!" Bu çetrefilli durum, iki müttefik arasında sadece bakış açısı farkını yansıtmakla kalmıyor aynı zamanda "yazılım farkını" da gösteriyor!
Şu tespiti paylaşmakta da fayda var... Türk- Amerikan ilişkileri değişik dönemlerde büyük sınamalardan geçti. İlişkilerin derinliği, krizlerin bir şekilde aşılmasını sağladı. Oysa bugün durum farklı. Bunun en temel nedeni ise iki ülke ilişkilerindeki güvensizliğin, Türk halkı açısından "duygusal kopuşa" dönüşmesi.
Bir bu kadar önemli olan husus da şu: Türkiye ile ABD arasında geçmişte izleri duran bunalımlar sırasında, ikinci ve üçüncü uluslararası aktörler, esnek seçenek olarak sahada ve masada değildi. Türk ve ABD'li yetkililer, er ya da geç konuşur, çözüm üretebilirlerdi. Şimdi... Washington'ın, Suriye ve Irak'ta takip ettiği yanlış politikalar ile FETÖ'ye karşı tedbir almaktaki isteksiz tavrı, Ankara'yı hem büyük bir sorgulamaya yöneltmekte hem de alternatif ortakları denemeye zorlamakta.
İşte bu nedenle... 8 Mart'ta Washington'da başlayan görüşmeler, bir yol haritası çıkarmaz, yeni mekanizmalar geliştirmez ve iki ülke ilişkilerini sürdürülebilir zemine çekmezse, fay hattı kırılması an meselesi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- DEM-İmralı... Devlet aklı... İhtiyat! (28.11.2024)
- Bakan Fidan... Ve satır arası okumaları (26.11.2024)
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)