Amerikan örneği... “Bu nasıl müttefiklik?”
Bugün öğreniyoruz ki ABD'li diplomatlar, "Kürt sorununu izlemek ve hatta süreçlere müdahil olmak!" üzere Washington'a bir proje sunmuşlar.
Gerekçeleri, "görünüşte masum!" ama gerçekte kriz çıkaracak kadar tehlikeli.
ABD'nin iç çalışması olsa da 4 ülkeyi yakından ilgilendiriyor. ABD diplomasisi, Türkiye'yi, "Avrupa Masası" kapsamında raporluyor.
Irak, İran ve Suriye ise tahmin edileceği gibi "Ortadoğu Masası"nın konusu. Dışişleri'ne deniyor ki...
"Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de Kürt nüfus var. Kürtlerle ilgili gelişmeler dinamik olduğu kadar stratejik.
Bir 'Kürt Masası' kurulsun. Dört ülkedeki Kürt dosyası tek elden yönetilsin!"
Bu, özünde 4 parçalı Kürdistan planının altyapısı olarak da okunabilir. Lakin...
ABD Dışişleri'nin, bu öneriye -konjonktürel kalmaması- gereken karşı çıkışı, Türkiye açısından önemli. Washington'ın, "Türkiye, Avrupa Masası'nda kalacak.
Türkiye'deki Kürt nüfusa yönelik değerlendirmeler ise 'insan hakları' bağlamında takip edilecek!" biçiminde özetlenen duruşu bir kenara not edilmeli.
Haliyle, Pentagon patentli ve Obama damgalı politikalar bu bölgenin kaderiyle oynuyor.
Bunun en somut örneği olarak, ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford ile Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar arasındaki "Rakka Operasyonu" pazarlıkları gösteriliyor. Dunford'ın, terör örgütü YPG'siz harekât planlarına, "Evet" deme gücünün sınırlı olduğu, bir tür "askeri danışman" rolünde kaldığı belirtiliyor.
Irak ve Suriye dosyasındaki kilit isim ise ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel. Türkiye, Votel'i 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaptığı bir açıklama ile hatırlıyor:
"Çok sayıda askeri liderle ilişkilerimiz var. Türkiye'de beraber çalıştığımız askeri isimlerin bazıları hapiste!"
Özetle... Votel o görevde olduğu, ABD DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk eski yerinde durduğu sürece, Türk-ABD ilişkilerinden "YPG gölgesi" kolay kolay kalkmaz.
Hatta... Başbakan Binali Yıldırım'ın da işaret ettiği gibi, Suriye'de normalleşme sağlandıkça tüm yabancı güçler çekilmeli.
Ama (ABD'lilere) üs verilirse, o başka!
(Ki bunun detaylarını bilahare yazacağım.) Şimdilik şu kadarını belirteyim...
Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı, ABD'nin ön bilgisi ve işbirliği ile başlamış değil. Ancak ABD'liler, DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonu ve Türkiye'nin katkısını kullanarak harekâta bir noktadan katılmış durumdalar. Peki, "Ne kadar katkı sağladılar?" diye sorulacak olursa tek bir örnek bile alandaki durumun, güvenilir müttefiklik ilişkisi ile bağdaşmadığını gösteriyor.
Uçuş izni verilen dönemde ABD İHA'larının 1.200 saatlik keşifle sadece 11 DEAŞ hedefi bildirmelerine karşın, 600 saatlik uçuşla Türk İHA'larının 136 DEAŞ hedefini tespit etmesi çok şeyi anlatıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- DEM-İmralı... Devlet aklı... İhtiyat! (28.11.2024)
- Bakan Fidan... Ve satır arası okumaları (26.11.2024)
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)