Gün, güvenlik endişesi yaratmak isteyenlere karşı meydan okuma günü...
Hayatı durdurma, insanları tedirgin etme, piyasaları kilitleme oyununu bozma günü...
Acı o kadar büyük ki...
Kelimeler kifayetsiz!
Ama yeni ve belki de daha zorlu sınamalara karşı milletçe dirençli olmalıyız.
Bu coğrafyada yaşamanın bedeli ağır.
Her şeye rağmen çaresi de var...
Toplumsal moral ve
mücadele azmini ayakta tutmak,
Milli dayanışmayı
sürekli kılmak,
Şehitlerin emanetine
sahip çıkmak,
Terörle, içeride dışarıda
etkili mücadele etmek,
Sosyal medyadan halkın sinir
uçlarına ateş eden ajan provokatörleri
bulmak,
Ekonomiyi iç ve dış şoklara
karşı güçlendirmek,
Anayasal reformları tamamlamak,
Devlet kurumlarını, teröristlerden
ayıklayıp, adam gibi adamlara
teslim etmek,
Hukukun rehberliğinde, her
alanda adaletin tecellisini sağlamak...
***
Artık açık bir gerçek ki...
İstanbul'un da Ankara'nın da güvenliği, Musul'dan, El Bab'dan, Sincar'dan geçiyor.
Yani... Terör tehdidi nerede ise Türkiye'nin güvenlik sınırları orada başlıyor.
Yeni güvenlik konsepti, teröre karşı savunmada değil, atakta olmayı zorunlu kılıyor.
Kuzey Irak veya Kuzey Suriye... Tehdidin anlık
bertaraf edilmesi Türk
halkı için mutlak güvenlik
üretmiyor. İşte bu yüzden
kalıcı barış ve otorite
sağlanıncaya kadar
Türkiye'nin kendi
güvenliğini sürdürülebilir
kılmak adına o bölgelerde
daha uzun vadeli
bakış açısıyla bulunması
gerekiyor.
***
Ortadoğu'da bilek güreşi devam ediyor.
Türkiye, kale gibi ayakta duruyor.
ABD, Suriye'de PKK'lı teröristlere söz verdiği "
Akdeniz'e uzanan koridor" planını, ağır silahlarla açıktan desteklemeye başlıyor.
AB, Avrupa Parlamentosu, sivil kıyafetli teröristlere ev sahipliğinden vazgeçmiyor.
Bu şartlar altında...
Türkiye ne bölgesel iddiasından geri adım atabilir ne de haritası üzerindeki ameliyata razı olabilir!
İşte bu yüzden...
Kuklaya değil, kuklacıya bakıyoruz.
Tezgâhı kuranın anlayacağı dilden konuşuldu mu, Türkiye ile uğraşmak yerine işbirliği yollarını arayacaklardır.
MİLLETLE VE KURLA OYNAMAYIN!
Yaşadığımız acılar, geleceğimizi ipotek altına almayı hedefleyen senaryolara dair duyarlılığımızı zayıflatmamalı!
İşte size "
kur kumpası!" Daha doğrusu döviz üzerinden Türkiye'yi dize getirme atakları...
İlk hamleleri, Cumhurbaşkanımızın TL'ye sahip çıkma çağrısı ve milli duruş sayesinde neticesiz kaldı.
Şimdi...
"
Kamu kurumları döviz bozduruyor, yakında barut biter"
varsayımına yatırım yapıyorlar. Hâlâ
bu milleti hafife alarak saldırıyorlar!
Bir çift söz de Merkez Bankası'nın üzerine gidenlere...
Faiz kapanı kuranlara!
Bankanın kısa süre önceki faiz ayarlaması sanıldığı gibi kur oynaklığını durdurmaya dayalı değildi.
Sadece, TL'nin getiri çizgisindeki kaybı görerek, dürüst piyasa oyuncularına mesaj verilmek istendi.
Faiz lobisinin, yüksek oranlı ayarlama baskısına gelince...
Kurun enflasyona yansıması, enflasyonun genel görünümü, büyüme trendi, fiyatlama esneklikleri, talep koşulları, küresel piyasalar ve genel siyasal atmosfer... Bu faktörlerin tamamı kararlarda belirleyici olacak, birisi değil!