BaşkanErdoğan'ınçarşambagünü grupta yaptığıkonuşma, sondönemde tartışılanbirçok konuyaderinlikli olduğukadar samimive cesur cevaplarveriyor. Keşke başta CHPGenel Başkanı Özgür Özelve DEM Parti EşbaşkanıTuncer Bakırhan olmaküzere muhalefet aktörleribunu önyargısız okuyabilseler.Türkiye'nin ne yapmak istediğinisamimiyetle merak edenleraçısından önerileri de eleştirileride önümüzdeki sürecinmanifestosu niteliğinde.
Sadece siyaset-terör ilişkisine dair şu tespit bile işaret olmaya yeter: "Yedeğine terör örgütünüalarak hiç kimsesiyasetçilik oynayamaz.Geçmişte ne dedim?Silahları gömeceksiniz,silahları gömdüğünüzanda bizim için her şeysizlerin önünü açmaktır,ama siz silahları gömmez,hâlâ her yerde bombalarıpatlatmaya devam edersenizbu devletin eli de sizinomzunuzda olacaktır."
Bundan daha net siyasetşiddet ilişkisi ortaya konulamaz. Bir an için terörün bıçak gibi kesildiğini düşünün. Terör biterse ne öne çıkar? Tabii ki siyaset... O zaman kayyum meselesi kalır mı? İşte bütün mesele tam da bu; Türkiye'de siyasetle sorunların aşılmasını sadece dış güçler ve darbeciler değil, içeride bizzat siyasi aktörler bile istemiyor ki, ülke 40 yıldır şiddet sarmalından kurtulamıyor. Hatta bazen örgüt şiddetten vazgeçmek istese de bazı sivil kılıklı terörseverler istemiyor. Tıpkı darbecileri göreve çağıran siviller gibi.
Çözüm süreçlerinde bu gerçeği bizzat yaşadık, birçok sivil siyasetçi hatta aydın, "Silahları bırakmayın" dedi.
Bu, ABD'nin Suriye'de PKK'ya havuç uzatmasından daha vahimdi.
O günlerde şiddet karşıtı bir siyasetçi, dönemin HDP'sindeki etkili aktörlerden birine gider ve devletin ciddi değişikliklere hazır olduğunu, bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini söyler. Verdiği cevap bugün tartışılanlardan farklı değil: "Sen bana Erdoğan'acan simidi ol mu diyorsun?Bu mümkün değil!"
Sonra nasıl karanlık bir tünele girdiğini hep birlikte gördük. O siyasetçi bir ders çıkardı mı bilmiyorum ama hâlâ almayanlar var ki bugün o kafa yine devrede.
Günlerdir de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tarihi çıkışını anlamamakta, hatta "CumhurbaşkanıErdoğan'ın haberi yoktu" diye saptırmakta ısrar ediyorlar. Oysa Başkan Erdoğan birkaç kez Bahçeli'nin önerisine ilişkin konuştu ve arkasında durduğunu söyledi. Belki de sorun sadece o kafanın değişmediğinde değil, bilinçli "saptırma" görevi üstlenmesinde.
Bu yüzden BaşkanErdoğan son grup konuşmasındabir kez daha,Bahçeli'nin siyasi kariyeriniortaya koyarak yaptığıcesur çıkışa atıf yapıyorve tavrını tane tane anlatıyordu: "Ülkenin ve milletinhayrına olan her meseledeSayın Bahçeli ile tambir mutabakat hâlindeyiz,uyum ve eşgüdüm içindehareket ediyoruz."
Daha ne desin? Bununla da yetinmedi, Bahçeli'nin ortaya koyduğu yol haritasına ilişkin devletin ciddi bir hazırlık içinde olduğunu söyledi: "Biz de milletimizin,Türkiye CumhuriyetiDevleti'ni yönetmesorumluluğunu verdiğiCumhurbaşkanı olarakbu meseleyi siyasi, sosyal,bölgesel sonuçlarıylabirlikte tüm yönleriyle elealıyoruz. Kurumlarımızdeğerlendirmelerimizezemin teşkil edecek çalışmalarıhiçbir detayı atlamadan,'efradını camiağyarını mâni' bir anlayışla,devlet ciddiyeti vebüyük bir hassasiyetleyürütüyor." Peki muhalefet neyapıyor? Öcalan etkili olurmu olmaz mı göreceğiz amamuhalefetin terörü bitirmekiçin daha iyi bir önerisi varmı?
Birçok ülkede, örneğin İspanya'da şiddet ve terörü bitirmede muhalefet eleştirse bile daha yapıcı bir rol üstlenir. Bizde ise tam tersi, iktidarın işine yarar mantığı hâkim. Muhalefet, bunu aşacak yollar gösterirse en başta kendisi kazanır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.