CHP tarihinde birçok sert ve çekişmeli kurultay yaşandı. Ancak ilk kez "şaibe" iddialarıyla gölgelenen bir sürece tanık oluyoruz. Parti öyle bir hale geldi ki, demokratik rekabetin yaşanması gereken kurultaylar, artık "Kim daha fazla para sunacak?" yarışına dönüşmüş durumda. Bu tabloyu görmeyenler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi çevresindeki yolsuzluk iddialarını da görmezden geliyor.
Daha vahimi ise sokak çağrılarının ardından gelen "boykot" söylemiyle ortaya çıktı. Tıpkı 1960 darbesi öncesinde olduğu gibi, toplum tekrar kamplara bölünmeye zorlanıyor. O gün kahvehaneler ayrılmıştı, bugünse Özgür Özel'in diliyle kitapçılar, AVM'ler, otomobiller, kısacası hayatın her alanı ayrıştırılıyor. Bu, siyasi değil, toplumu çatıştırma çabasıdır. İç savaşı çağrıştıran bir tehlike... İşin ironik yanı, bir dış güç olsa, belki bu kadar zarar vermeyi başaramazdı. CHP'nin içindeki mandacı çizgi bile bu kadarına cesaret etmemişti.
Peki mesele sadece bir kurultay kazanmak mı? Yargı sürecine taşınan yolsuzluk dosyaları mı? Yoksa Türkiye'yi içeriden karıştırmaya çalışan daha büyük bir akıl mı devrede?
Dünyada benzer olaylar sessizlikle geçiştirilirken, Türkiye'de CHP Genel Başkanı Özgür Özel, eski İBB Başkanı İmamoğlu hakkındaki yolsuzluk iddialarını bahane ederek fitili ateşliyor. Bir yıldır "şaibeli kurultay" eleştirilerini küçümseyen Özel, şimdi baskın kurultay kararıyla yangını büyütüyor.
6 Nisan'da yapılacak olağanüstü kurultay, aslında bir panik kararının sonucu. Ama bu karar da çoklu hedef içeriyor: "Toplumu kutuplaştırmak,kurultayı meşrulaştırmak,İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu'ndankurtulmak..."
Bu strateji kısa vadede Özel'e kazandırıyor gibi görünebilir. Hem genel başkanlığını sağlamlaştırıyor, hem kurultay üzerindeki şaibeyi silmeye çalışıyor hem de parti içi rakiplerini devre dışı bırakıyor. Ancak unutmamak gerekir ki, siyasette her hamlenin bir karşılığı olur.
Üstelik işler beklendiği gibi gitmeyebilir.
Yargı, henüz İstanbul İl Kongresi ve kurultayla ilgili kararını vermiş değil. Eğer İstanbul Kongresi iptal edilir ve çağrı heyeti atanırsa, 6 Nisan'daki kurultay tamamen geçersiz hâle gelebilir. Bu da Özel'in tüm planlarını altüst eder.
Bu noktada gözler Kılıçdaroğlucephesine çevriliyor. Parti kulislerindeciddi bir hazırlık olduğu, 500'den fazladelegenin imzasının toplandığı konuşuluyor. Ancak bu hamlenin etkili olabilmesi için İstanbul delegelerinin geçersiz sayılması şart. Aksi halde tablo tersine dönebilir. Ayrıca İmamoğlu'nun yargı sürecinde tutuklu olması durumunda, Kılıçdaroğlu dâhil kimsenin aday çıkmaya cesaret edemeyeceği bir atmosfer doğabilir. Zira "hançerlendik" diyen muhalifler bile gidip tek adaylı önseçim şovunda sıraya girerek oy kullandı.
Muhalefet, açık ve cesur bir siyaset ortaya koymadıkça, bu süreci tersine çevirmeleri zor görünüyor.
Bazı hukukçular, 6 Nisan Kurultayı'nın yapılmasının şaibe tartışmalarını sona erdireceğini savunuyor. Ancak asıl kırılma noktası şu: Bu kurultaya şaibe iddiasında bulunanlar -başta Kılıçdaroğlu ve ekibi– katılırsa, iddiaların etkisi büyük ölçüde yitirilir. Kılıçdaroğlu'nun son açıklamaları da katılacağını gösteriyor.
Ama ya katılmazsa?
İşte o zaman başka bir kriz başlar. Eğer Kılıçdaroğlu ve 500'den fazla delege kurultaya katılmazsa, ÖzgürÖzel yasal olarak genel başkan seçilse bile siyasal meşruiyeti derin bir şekilde tartışılır hâle gelir.
Şu manzaraya bakın: Dünya hızla ilerlerken Türkiye; ne çözüm üretebilen ne de yön gösterebilen, 100 yıllık geçmişine rağmen hâlâ krizlerden medet uman CHP'nin iç çekişmelerine kilitlenmiş durumda.
Bu gidişle CHP yine kendini toparlayamaz. Ama Türkiye yoluna devam eder.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.