Küresel jeopolitik geçiş dönemi ve Türkiye
1990'lı yılların ikinci yarısında patlak veren 'Asya Krizi'ni de, bu manada yükselen Asya ekonomilerinin kendi istekleri doğrultusunda 'dönüşüm'e dirençlerinin kırılma noktası olarak okumayı tercih ettiler. Oysa, krizi yaşayan Asya ekonomilerinin tümü 'dayatılan' bağımlılık ve bağlantısallığın sakıncalı yönlerini benliklerine kadar hissettiler ve zaman içerisinde neoliberal politikalardan adım adım uzaklaşacakları ve 2008 küresel finans krizi sonrasında 'stratejik otonomi' anlayışını geliştirip, tahkim edecekleri bir sürece hız verdiler. Bu süreci bir süre sonra Latin Amerika ülkelerinin de izlediklerine şahit olduk. Bu nedenle, ABD'nin kendini 'tek süper güç' olarak konumlandırdığı ve 'tartışmamız biat' talep ettiği bu dönemde, bir çok Asya ve Latin Amerika ülkeleri ile 'Amerikalı' Amerika anlayışını önceliklendiren neoconlar arasında sürtüşmenin ve gerginliğin arttığına şahit olduk.
Sizce, tam da bu gelişmeler yaşanırken, belirli çevrelerce 'Arap Baharı' olarak adlandırılan, esasen tüm Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Körfez Bölgesi için 'karakış' anlamına gelen sürecin 2010 yılının aralık ayında başlaması çok mu şaşırtıcı? Türkiye'nin coğrafyasındaki 1. ve 2. kuşak komşu ülkeler için, Balkanlar, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya için 'cesaretlendirici', yol gösterici, ilham verici pozisyonuna, 'oyun kurucu ülke' konumuna içeriden ve dışarıdan saldırıların yoğunlaşması çok mu şaşırtıcı? Fetö, Pkk, Daeş gibi dünyanın en tehlikeli terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik saldırılarının yoğunlaş(tırıl)ması çok mu şaşırtıcı? 2004'ten itibaren Batı başkentlerinde çöreklenmiş ulus ötesi yapıların organize ettiği ve Soros'a finanse ettirilen sözde 'turuncu devrim'leri Avrasya'ya yayma girişimleri çok mu şaşırtıcı?
14 yıl sonra, baas rejiminin yerle yeksan olduğu ve Ülkemizin tüm bir Avrasya'daki 'ilham verici' rolüne yönelik saldırıları, hainlikleri bertaraf ettiği, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, Türkiye'nin 'oyun kurucu ülke' olma gücünün, imkan ve kabiliyetlerinin tüm küresel ve bölgesel aktörlerce tartışmasız kabul gördüğü bir tarihi eşikteyiz. Küresel güç merkezleri arasındaki rekabet ve gerginliğin derinleştiği, güç merkezlerinin Avrasya'daki konumları açısından Türkiye'nin en vazgeçilmez, en stratejik işbirliği yapılacak ülke olmasının perçinlediği böyle bir konjonktürde, aralarında Ülkemizin de yer aldığı E7'nin G7'nin yerini aldığı, Küresel Güney'in yükselişinin hızlandığı bir dönem ivme kazanmış durumda. Türkiye'nin merkezde yer aldığı Atlantik'ten Asya-Pasifik'e küresel geçiş dönemini tüm yönleriyle dikkatle takip etmeyi sürdüreceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bölgesel enerji denkleminde yeni dönem (16.12.2024)
- Küresel ve bölgesel barışın teminatı Türkiye (13.12.2024)
- Küresel jeopolitik geçiş dönemi ve Türkiye (11.12.2024)
- 2025’de küresel şirketlerin 10 önceliği (09.12.2024)
- Avrupa zorlu sınamalarla karşı karşıya (06.12.2024)
- Ticari entegrasyonun ve doların geleceği (04.12.2024)
- Avrupa için zor karar: Atlantik mi, Avrasya mı? (02.12.2024)
- ‘Terörsüz Türkiye’ ve Büyük Kalkınma Hamlesi (29.11.2024)
- ‘Küresel Güney’le işbirliğini derinleştirme dönemi (27.11.2024)
- Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi (25.11.2024)