Türkiye’nin kalkınmasında ‘tam bağımsızlık’ dönemi
25.11.2024, Pazartesi
Cumhuriyet tarihimiz açısından, 1923-1938 dönemi, 1950-1960 dönemi, 1980-1990 dönemi ekonomik büyüme ve kalkınmada önemli sıçramaların, kayda değer gelişmelerin yaşandığı dönemlerdir. 2003'den bu yana ki dönem ise, Türkiye'nin ekonomi tarihi açısından müstesna bir döneme işaret etmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı ve vizyoner liderliğinde, 1 trilyondoları aşmış bir GSYH ile, 300 milyardoları aşmış bir mal ve hizmet ihracatı Türkiye'yi dünya ekonomisinde çok özel bir konuma taşıyor. Küresel finans krizi, küresel virüs salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi, gerçekleşme olasılığı düşük iken, gerçekleşmiş olmaları nedeniyle küresel sistemi derinden sarsmış olan üç 'siyah kuğu'ya rağmen, 13 yıldır aralıksız büyüyen Türkiye ekonomisi güçlü bir 'çekim merkezi' oluşturmakta.
Bugün, küresel tedarik ağında 'güvenilir liman' olarak adlandırılan Ülkemiz için, 'Türkiye Yüzyılı'Vizyonu çerçevesinde, kalkınmada yeni bir dönemden söz ediyoruz: Enerjide, Kritik Mineral ve Madenlerde, Teknolojide, Dijitalleşmede ve Savunmada 'Tam BağımsızlığaDayalı' Kalkınma Modeli. 2020'den bu yana, dünya küresel virüs salgınıyla uğraşırken, Türkiye'nin 'stratejik otonomi' hedefiyle hızını arttırdığı bir 'tam bağımsızlık' yol haritasından söz ediyoruz. Enerjide tam bağımsızlık ise, bu hedefinin en önemli, en vazgeçilmez sacayaklarından birisini oluşturmakta. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Bakan Berat Albayrak'ın öncülük ettiği zihinsel dönüşümün, milli ve yerli yatırım hamlesinin ne kadar kritik önemde olduğunu bir kez daha idrak ediyoruz.
Anadolu Ajansımız ile Enerji Bakanlığımızın ortaklaşa gerçekleştirdikleri İstanbul Enerji Forumu'nda Cumhurbaşkanımızın 'enerjide de tam bağımsız Türkiye hedefiyle hiçbir alanı ihmal etmeden, marjinal yapılardan gelen baskılara aldırmadan yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz' mesajı da kritik önemde. Cumhurbaşkanımız 'enerjide tam bağımsızlık hedefi' adına, madenden petrol ve doğal gaza, rüzgardan güneş enerjisine kadar her başlıkta ülkenin potansiyelinden en üst düzeyde istifade etmenin çabasında olduklarını belirterek, en temel hedefin Türkiye Ekonomisinin dünya ortalamasınınüzerinde büyümesi olduğunun da altını çiziyor. Çünkü, stratejik alanlarda ve sektörlerde Türkiye'nin 'tam bağımsızekonomi' başarısı, ülkenin kalkınmasında, Türk halkının refah düzeyinin arttırılmasında yeni bir sıçrama dönemi anlamına da gelmekte.
Türkiye'nin yerli ve milli tüm enerji kaynaklarının 'bağımsızlık' adına seferber edildiği bu dönem aynı zamanda cari açığın, döviz açığının da orta vadede ortadan kalkması ve merkez bankası rezervlerimizin net döviz girişi ile artması anlamına da gelecek. Atlantik'ten Asya- Pasifik'e küresel sıklet merkezi değişiminin hız kazandığı, G7'nin dünya ekonomisi ve siyasetindeki ağırlığını aralarında Türkiye'nin de yer aldığı E7 ekonomilerine kaptırmaya başladığı bir konjonktürde, Türkiye'nin ekonominin her alanında yürüttüğü 'tam bağımsızlık'rotası, küresel düzenin yeniden yapılanma sancılarının jeopolitik gerginlik ve çatışmalara dönüştüğü bir ortamda, Ülkemizin elini de güçlendirecektir. Bugün sadece kendi topraklarında ve sularında değil, aynı zamanda müttefiklik ilişkisini derinleştirdiği Afrika ülkelerinin zenginliklerinin ekonomiye kazandırılması adına da, 'kazankazan' ilkesiyle başarıdan başarıya koşan Ülkemizin Asya ile derinleşecek işbirlikleri de 'tam bağımsızlık' stratejisine önemli katkılar sağlayacaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.