Geçtiğimiz hafta Alman Ekonomi Uzmanları Konseyi Başkanı Prof. Monika Schnitzer'in OECD'de gerçekleştirdiği konuşma ve sunum, dünyanın önde gelen 40 ekonomisi için önemli uyarılar içeriyordu. Prof. Schnitzer'in gerek G7 ekonomileri, gerekse de yükselen gelişmekte olan ekonomiler için en temel uyarısı 'ekonomininyaşlanması'na asla izin verilmeyecek bir dikkat ve özende ülke ekonomilerinin dinamik ve uyanık olmaları gerektiğiydi. Prof. Schnitzer gelişmiş ekonomiler için son 20 yılda öne çıkan en temel sorun 'nüfusun yaşlanması' olsa da, yaşlanan nüfus gerçeğinin sacayağının sadece birisini oluşturduğunu, diğer sacayaklarını ise 'yaşlanan altyapı' ve 'yaşlanansektörler'in oluşturduğunu vurguladı.
OECD'nin 38 üye ülkesini dikkate alarak gerçekleştirdiği son nüfus ve istihdam çalışmaları, ülkenin ekonomik sistemini ayakta tutacak doğurganlık oranının minimum 2,1 olduğuna işaret ediyor. Oysa, 37 üye ülkenin tümü doğurganlık oranında yüzde 2'nin altına düşmüş durumda. Türkiye en yüksek doğurganlık oranında 38 ülke arasında 9. sırada. Nitekim, geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ülkemizin geleceği açısından bu konuda önemli uyarıları oldu. Bu nedenle, dünyanın önde gelen ülkelerinin evlenen ve çocuk sahibi olan kadınların istihdam piyasasına geri dönüşlerini de, çocuk sahibi olma eğilimlerini ciddi manada destekleyecek yeni aile vesosyal politika setleri oluşturmaları gerekmekte.
Bir diğer önemli çözüm önerisi ise 'dinamik emeklilik'. Emeklilik ile ilgili yaş sınırının kişinin sağlık ve iş performansına göre esnetilebileceği ve bu sayede istihdam piyasasında nitelikli ve birikimli insan kaynağının korunabileceği, yaşlanan nüfusunun üretkenliğinin öldürülmeyeceği yeni nesil yaklaşımlar. Üzerinde titizlikle durulması gereken diğer başlık ise 'yaşlanan altyapı'. Çok şükür, Türkiye bu dönemde gerçekleştirdiği çok sayıda mega proje ve yurdun dört bir yanındaki altyapı hamleleri ile 'gençaltyapı'sı olan ender ülkeler arasında. Oysa, pek çok gelişmiş ekonomide net sermaye malları (köprü, fabrika, baraj, otoyol vs.) stoğunun brüt sermaye malları stoğuna oranında ciddi gerileme var. Gelişmiş ülkelerde 1995'den bu yana altyapı çoğunlukla yerinde sayıyor.
'Yaşlanan altyapı' riski aynı zamanda ülke ekonomisinde üretkenlik veverimliliği de tehdit ediyor. Keza, ülkenin dijital altyapı dönüşümünün de gecikmesi ve dijital altyapının yaşlanması, yetersiz kalması da, o ülkede yeni nesilden dijital gelecek için yeni girişimciler çıkmasını, yeni yatırım hamlelerini öldürüyor. Nitekim, son dönemde kimi gelişmiş ekonomilerde start-up sayılarında da bir gerileme söz konusu. Bu da esasen 'yaşlanan ekonomi'nin bir başka göstergesi. Bu nedenle, önde gelen 40 ülkenin 'yaşlanan ekonomi' sendromuna düşmemeleri için yatırım ve inovasyon iştahını canlı tutacak yeni teşvikler ve yeni kamu destekleri tasarlamaları gerekiyor. Bu noktada, Prof. Schnitzer 'altyapınıngençleştirilmesi'; inovasyon ve yatırım ortamının canlı tutulması için kesenin ağzını açması gerektiğini de hatırlatıyor.
Yani, bilhassa Avrupa ekolünden başlayarak, kamuda abartılı hale getirilen 'mali kural' anlayışının, bilhassa son 20 yılda Avrupa'yı 'yaşlanan ekonomi' sendromuna daha hızlı yaklaştırdığı da belirtilmekte. Bu nedenle, bütçe ve kamu borçlanmasının ne ölçüde esnetilebileceği de masada olmalı. 'Yaşlanan ekonomi' sendromu için son başlık ise 'yaşlanansektörler'. Bu alanda ise, önde gelen tüm ülkelerin oturup tek tek tüm sektörlerinin 'toplam faktör verimliliği' analizini yaparak, yeni nesil yüksek verimlilik ve üretkenlik sağlayan sektörlere doğru geçişi hızla planlamaya başlamaları gerekiyor. Ayrıca, finansal okuryazarlık,kredi okuryazarlığı ve sermayepiyasalarına yeni nesil araçlar ve metotlar kazandırılması da kritik önemde. Türkiye'nin 'genç ekonomi' avantajını daha da perçinleyecek çalışmaları sürdüreceğiz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.