'Kovid-19' pandemisinin bir yandan '2. dalga' etkisinin, bir yandan da 'aşı'ya yönelik olumlu gelişmelerin hararetle tartışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Geçtiğimiz mart ayı sonu, nisan ayı başı pandeminin dünya ekonomisi ve küresel ticarete yönelik olumsuz etkisi hayli olumsuz senaryolarla dillendirilmekteydi. Geride bıraktığımız ekim ayı sonu, kasım ayı başı itibariyle yukarı yönde revizyonlar söz konusu olsa da, zaten 187,7 milyon düzeyindeki küresel işsizlik rakamının üzerine pandemiden dolayı 25 milyon işsiz insanın daha eklenmesinden endişe ediliyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 23 Eylül 2020 tarihli raporu, 2020'nin 9 aylık döneminde, 2019'un aynı dönemine göre, 3.5 milyara dayanmış olan küresel işgücünün gelirlerinde pandemiden dolayı yüzde 10,7'lik bir gelir kaybı yaşandığını gösteriyor. Bunun anlamı 3.5 trilyon dolarlık bir gelir kaybı. Yani, neredeyse çalışan başına bin dolarlık bir gelir kaybı. Dünya milli gelirinin yüzde 5.5'ine gelen bir kayıptan söz ediyoruz. Bu tablo, dünyanın her yerinde, tüm sektörleri ve bilhassa sabit ücretle çalışan kesimi destekleyici kamu politikalarının önemini bir kez daha önceliklendirmiş durumda.
Zengin ve fakir ülkeler arasında 5 yaşına kadar yaşamını yitiren çocuk sayısı farkının 19 kat, yaşam beklentisinin 1.6kat, ortalama öğrenim süresinin 9.1 kat, okulda geçirilen sürenin 4.7 kat, milli gelir farkının 72 kat, kişi başı milli gelir farkının 87 kat olduğu bir dünyada, 5.2milyar hane halkı için 'gelir dağılımı'nın iyileşmesi önemli bir beklenti. Ancak, 1986'da 0,33 olan ABD'deki gini katsayısı 2019'da 0,394'e yükselmişken, bir elin parmakları kadar ülke hariç, dünyanın bütününde sıkıntı artmış durumda. Türkiye'nin gini katsayısı ise 0,402.
Türkiye 1968'de 0,56 olan gini katsayısını 2007'de 0.384'e düşürerek, 1987-2007 arası, OECD ülkeleri arasında, 30 yılda gelir dağılımını en iyi iyileştiren ülke konumundaydı. Çünkü, Türkiye oturmuş sosyal güvenlik sistemiyle, kapsayıcı sağlık hizmetleriyle, toplumun geniş bir kesimine, özellikle de kamunun desteğine ihtiyaç duyan kesimlere transfer harcamalarıyla, sosyal desteklerle önemli miktarda kaynak aktaran bir ekonomi. Bu nedenle, Türkiye elindeki tüm imkan ve kabiliyetleri pandemi döneminde de toplumun geniş kesimlerini ve bilhassa çalışan kesimi desteklemek amacıyla en yoğun kullanan ekonomi oldu.
İşte, tam da bu nedenle, 2021-2023 dönemini halkın geniş bir kesiminingünlük hayatına dokunan her alandakamu yatırımlarının, kamu transferdesteklerinin arttırılacağı bir dönemolarak geçirmemiz gerekiyor. Öyle ki,sektörlerin verimliliğini, sektörlerin istihdamkabiliyetini destekleyecek hertürlü kaynağın seferber edildiği; sulama,enerji, ulaşım, iletişim gibi altyapıyatırımlarına, sosyal konutlar, eğitimkurumları, hastaneler gibi üst yapıyatırımlarına ağırlık verildiği bir dönem.Türkiye 2021-2023 döneminde ginikatsayısını iyileştirerek yine kendini'pozitif' ayrıştırabilir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.