Dünyanın önde gelen meteoroloji kurumları, 1. ve 2. Sanayi Devrimi'nin ilk dönemi olan 1850-1900 arası ortalama yeryüzü sıcaklıkları baz alınarak yapılan ölçümlerde, 2023'ü rekor yılı ilan etmişti. 2024 ise rekorun yenileneceği bir yıl olacak gözüküyor. 2023 yılı 1850-1900 ortalamasına göre ortalama yeryüzü sıcaklığının 1 derece arttığı bir yıldı. 2024'de ortalama sıcaklık artışının 1,2 derece ulaşmasından endişe edilmekte. Küresel iklim krizinin etkisinin derinleştiği bir dönem anlamına da gelen bu tablo, yeryüzünün her noktasında ağır sonuçları olan doğal afetler anlamına da geliyor. Dünyanın pek çok noktasında daha önce eşine, benzerine rastlanmamış mega afetler yaşanmakta ve ne yazık ki her afette yüzlerce insan yaşamını yitirmekte. Öyle ki, 1880'den beri düzenli tutulan sıcaklık kayıtlarında geçtiğimiz ağustos ayı son 144yılın tarihi sıcaklık rekorunun kırıldığı ay oldu.
Bu nedenle, her yıl Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi'nde (COP) küresel iklim değişikliğini durduracak işbirliği çağrıları, atılması gereken adımlara yönelik tartışmalar derinleşmekte. Gerek OECD çatısı altındaki Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), gerekse de Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) raporları küresel ısınmayı durduracak veya en fazla 1,5 derece ısı artışıyla sınırlandıracak olan 2030 hedeflerini temiz ve yenilenebilir enerji yatırımlarında 3 kat ve enerji verimliliği yatırımlarında ise 2,5 kat artış olarak tanımlamaktalar. Ancak, 'temiz enerji'ye geçişte başarılması gereken kapasite artışı hedefini tutturmak için yapılması gereken trilyonlarca dolarlık yatırım hamlesinin finansmanı, bilhassa son iki yıldır gerçekleştirilen zirveler ve tartışmalara rağmen, henüz kalıcı bir sonuca ulaşmadığından 2030 hedeflerini yakalamak şimdiden imkansız gözüküyor.
Dünya kaynaklarını korumak ve etkin kullanmak adına yapılan hesaplamalarda, dünya nüfusunun bir yılda tüketmesi gereken kaynak miktarı yılın 9 ayında tüketilmekte. Dünya nüfus artışı ve artan nüfusun ortalama satın alma gücündeki artış, 2060 yılına kadar küresel doğal kaynaklara yönelik talebin yüzde 60 artacağına işaret ediyor. Bunun yanı sıra, enerjiye, bilhassa elektriğe olan ihtiyaç da rekor düzeyde katlanmakta. Bu nedenle, küresel iklim krizini bertaraf edecek çözümlerle insanoğlunun enerji ihtiyacını karşılayabilecek sürdürülebilirçözümler üzerine zihin yormak her geçen gün bir kat daha kıymet arz ediyor. Doğal kaynakların verimli kullanımı, tarım ve gıda başta olmak üzere, üretilen hiçbir imkanın israf edilmemesi adına, Sayın Hanımefendi Emine Erdoğan'ın himayelerinde Ülkemizin küresel düzeye taşınmasına öncülük ettiği 'Sıfır Atık Projesi' ise BM nezdinde en hayati başlıklardan birisi olarak öne çıkmakta.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, COP29 Zirvesi'nde gerçekleştirdikleri konuşmalarında, Sıfır Atık Projesi'nin Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelesine güç kattığını ve projenin başlangıcından bu yana 5,9 milyon ton sera gazı emisyonunun önüne geçildiğini ifade ederlerken, bugün 31 bin megavat olan rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücümüzün 2035'de 120 bin megavata çıkacağını; 2026'daki COP31 Zirvesi için ev sahipliğine hazır olduğumuzu belirttiler. Mevcut tablo, dünyanın önde gelen uluslararası ve bölgesel düzeyde çalışma yürüten kalkınma bankaları öncülüğünde küresel ölçekte bir 'temiz enerji fonu' oluşturulmadığı müddetçe ve böyle bir fon aracılığı ile kullandırılacak finansman kaynağının uluslararası derecelendirme mekanizması dışında bir metotla gelişmekte olan ülkelerce erişilebilirdüzeyde maliyet ile kullandırılmaması halinde, 1,5 derece ile sınırlandırılması için mücadelesi verilen; ancak kimi otoritelerce imkansız olduğu ifade edilen küresel sıcaklık artışı hedefinin 2, hatta 3 dereceyi geçmesi halinde, insanlığı daha büyük felaketlerin daha ağır iklim göçlerinin, dahaağır bir kaosun beklediğine işaret ediyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.