Üzerinde çok sevdiğim Kemancı Cihat Aşkın'ın resminin olduğu Andante Dergisi'nin ocak sayısı önüme konunca nasıl utandım, bilemezsiniz.. 2002 yılı ekiminde gene kapağında Cihat Aşkın'la yayın hayatına başlayan derginin tepesinde "
17 yaşındayız" yazıyor..
Bu ülkede, ne dergiler, ne gazeteler kapandı bu 17 yılda.. Sadece geçen yıl, 2019'da kapanan gazete ve dergi sayısı 100'ün üstünde.. Ki içlerinde yürek yakan, yüz yaşında olanlar var..
Böyle bir ortamda hem de bir
klasik müzik dergisi, yaşıyor.. 17 yıldır yaşıyor
ve ben güya sanatsever, güya klasik müzik
meraklısı Hıncal Uluç, ne yaptım bunca yıl
bu dergiyi ve bu dergiyi çıkaran
idealist dostum Serhan Bali'yi desteklemek
için, bu 17 yılda..
Nerdeyse hiçbir şey..
"
Utan Hıncal" dedim kendi kendime... Bu yazı o "
utanç"ın sonucudur.
***
Serhan'ı aradım hemen.. "Andante'yi son bir yıldır Ahu Ünalp ile birlikte çıkartıyorum. Ahu'yla son 15 yıldır değişik alanlarda birlikte çalışmalar yaptık. Son olarak Andante'ye reklam bulmak alanında çalışıyordu. Sonra dergide bana ortak oldu şimdi derginin yarısı benim yarısı Ahu'nun. Derginin reklam bağlantılarını ve tahsilatlarını yine o yapıyor" dedi.
Eşi Melike derginin tasarımını yıllar sonra yeniden üstlenmiş.. O da her sayıyı sayfa sayfa çiziyor. Bir de Onur var. Bu üçlünün üçünün de yardımcısı olarak full time çalışıyor.
Serhan tabii Genel Yayın Müdürü..
Serhan "İki yıl önce kitap yayıncılığına girdim. Girer girmez kendimizi yayıncılığı sarsan krizin içinde bulduk ama pes etmedik ve bugüne kadar Kitap Kurdu etiketi altında 10 tane kitap çıkardık. Sadece müzik kitapları yayımlamıyoruz, klasik müzik ve caz alanından siyaset, din, doğa ve polisiye edebiyata kadar pek çok türde kitap var yayın programımızda ve bunları paramız oldukça basıyoruz. Kitaplarımız arasında en iyi iş yapan ikisi Peter Wohlleben'in 'Ağaçların Gizli Yaşamı' (7. Baskıda) ve bilinen bilinmeyen pek çok klasik müzik eserinin öyküsünü tatlı dille anlatan 'Sevilen Klasikler' oldu" dedi..
Andante'yi 17 yıldır, hem de ne güçlükler ve fedakarlıklarla yaşatırken, bir de bu ülkenin en saygın Klasik Müzik Yarışması Donizetti Ödülleri'ni gerçekleştiren Serhan'ın gayretlerine reklam ve sponsorlukları ile yardımcı olan kurumlara da, adlarını vererek alkış tutmak istiyorum. Sanata destek olan kurumların adlarını vermek, ötekiler için de teşvik olur inancındayım.
Borusan Sanat, Doğuş Holding, Tekfen Holding, Denizbank, Zorlu PSM, İş Sanat, Gedik Sanat, THY, Portunus, Bircom, Extreme Audio, Fest Travel, Faik Pasha Suites..
Ve tabii Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Devlet Çoksesli Korosu, Devlet Tiyatroları, Eğriçayır da son dönemde düzenli reklam veren oldu. Cihat Aşkın, İdil Biret de faaliyetleri oldukça ilan veriyorlar.
Hepsine, hepsine yürekten alkış..
Nice 17 yıllara Serhan!.
Son bir not.. Andante'nin Türkçe ve İngilizce portalı da epeyi aktif durumdaymış. Serhan "Türkçe internet portalımız çok yakından takip ediliyor" dedi..
Tekrar teşekkürlerim ve sevgilerimle,
Serhan
*
"Toplumumuz vals yapmayı şarkı söylemeyi unuttu"
Andante 17. yılına kapak yaptığı Cihat Aşkın'la bir söyleşi yaptı. Serhan Yedig, harika sorular sormuş, özellikle Anadolu ezgilerine büyük önem veren ve müzik setimden eksik etmediğim minyatürleri ile gündem olan usta kemancımıza..
Cihat sadece kemanı değil, Serhan gibi idealizmi ile sevdiğim bir isim. Genç yeteneklere yönelik CAKA (Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları) projesi yıllardır başarı ile yürüyor.
Cihat Aşkın, sahnedeki 40. yılını birbiri ardına yayımlanan albümlerle kutluyor. Dede Efendi'nin Yine Bir Gülnihal'inden yola çıkarak geleneksel Türk müziği uyarlamalarına ağırlık verdiği Türk Valsleri albümüne de bayıldım.
Cihat, "Valsler veya şarkılar gibi kazanılmış kültür zenginliklerimizi düğün salonlarına veya meyhane kültürüne terk etmemeli, onları çok daha geniş alanlarda yaygınlaştırabilmeliyiz. Bizde vals yapılsın diye yazılmış eser yok.. Ama 'dinlensin' diye yazılmış çok vals var. Vals yapmayı unutan toplumumuzu bizim melodilerimizle dansa davet gibi bir amacım var" diyor. İşte Serhan Yedig'in söyleşisinden alıntılar..
***
Serhan- Minyatürler'i başlangıç kabul edersek, 20 yılı aşkın süredir klasik repertuvarı seslendirmenin yanı sıra geleneksel müzikten düzenlemelerle alternatif repertuvar oluşturmaya çalışıyorsunuz. Yola çıkarken hayal ettiklerinizin ne kadarı gerçekleşti, bu deneyim neler kazandırdı?
Cihat- Hayal ettiklerimi yapmaya yıllar içinde gayret ettim fakat çok azını gerçekleştirebildim.
Kazandığım deneyim nedeniyle mutluyum. Pişman olduğum hiçbir şey yapmadım. Geleneksel müzik bana özgünlük kazandırdı, çünkü geleneksel müziğimizde çok zengin bir kaynak var.
S- Uyarlamalar klasik müziğe yeni ve genç dinleyici kazandırırken, öte yandan saf klasik müzik meraklılarını küstürebiliyor, uzaklaştırabiliyor. Bu riski nasıl dengeliyorsunuz?
C- Yaratıcı olarak zaman zaman farklı taraflara kaydığınızı hissettiğiniz an hemen dengeyi bulmak için aksi istikamete yöneliyorsunuz. Sanatçılığın güzel tarafı da bu: dengeyi tutturabilmek! En azından ben öyleyim; eserlerimde biçime ve forma çok önem veririm. Çaldığım, yazdığım veya yarattığım her eserde hem özde hem de şekilde estetik ararım. İnsanların geniş bakış açılarına sahip olmaları benim en büyük özlemlerimden biri. Sırf belli bir müzik tarzından hoşlanıyor diye dinleyicilerime hep aynı tarz müziği sunmak istemiyorum zira ben çeşitliliği seven bir insan olarak asıl zenginliğin çeşitlilikte olduğuna inanıyorum.
S- Geleneksel müziğe dayanan repertuvar virtüözitenizi nasıl etkiledi?
C- Özgürleştirdi... Gelenekseli icra ederken içine o gün düşündüğüm en son yeniliği katmaktan çekinmedim. Çünkü gelenekseli aynen icra ettiğinizde eskilerin taklidi olursunuz, bu da müzikte yozlaşmayı getirir. Unutmamalı ki, bugün bizim hayranlıkla dinlediğimiz eski ve geleneksel eserler, yorumlar yaratıldıkları günün özgün ve yenilikçi sesleriydi. Bu çalışmalar bana özgün bir keman tekniği yaratma açısından yeni fikirler verdi. Düzenlemelerimde eserin karakterine uygun keman tekniği kullanıp yeni tip bir virtüözite yarattım. Geleneksel müziğin motifleriyle süslü, zaman zaman makamsal özellikleri ya da uluslararası teknikleri kullanan virtüözite benim dilim oldu.
S- Sizce çalışmalarınızın kalıcı etkisi olacak mı?
C- Siyasi tablolar toplumların kimlik sorunlarının aynasıdır. Kimlik karmaşası yaşayan, kendi kültürüne yabancılaşan toplum hızla yozlaşır. Ortak değerlerini kaybeden bireyler ayrışır, bölünür. Egemen kültürler öncelikle diğerlerini yozlaştırır, toplumları böler ve daha sonra onları yönetir. Kültür-sanat, daima gelişen dinamik bir olgudur, demokrasiyle beslenir.
Müzisyen olarak rolüm, kültür hayatımızdaki büyük kamplaşmayı önlemek, en üst seviyede temsil etmeye çalıştığım kendi kültürümüzü Batı kültürü savunucularıyla da buluşturup tarafları birleştirmek. 40 yıllık bir mücadelem bu. Bugün senfonik orkestralarımız Türk çalgılarıyla konser verebiliyorlarsa bunda benim ve aynı düşünceyi paylaştığım arkadaşlarımın da etkisi var.
S- Bu repertuvarla yurtdışında beklediğiniz ilgiyi uyandırabildiniz mi?
C- Yurtdışında her zaman baştan sona Türk repertuvarını çalmıyorum ama her konserimde mutlaka bazı Türk eserlerinden örnekler veriyorum. Bu da dinleyicide çok büyük bir ilgi uyandırıyor. Çünkü daha önce hiç dinlemedikleri bir kültür ve melodiler geçidi var karşılarında. Özellikle de zengin ritim çeşitliliği yabancı dinleyicinin ilgisini fazlasıyla çekiyor. Düzenlemelerimi, icralarımı dinleyen yabancı sanatçılar özgünlük ve farklılık açısından hayranlıklarını ifade ediyor. Meselâ Nihavend Longa'yı Rus ve Avrupalı kemancılar istedi, Sarı Gelin ve Haydar dünyanın her tarafında ilgi gördü.
S- Albüm notlarında, Dede Efendi'nin Osmanlı'daki ani ve özenti Batılılaşmaya meydan okuduğu Yine bir Gülnihal'iyle yola çıktığınızı, Türk Valsleri'ni oluşturduğunuzu yazmışsınız. Geleneksel Türk müziği bestecilerinin vals formuna yakın eserleriyle sınırlı kalmak yerine neden Sezen Aksu'dan Özdemir Erdoğan'a, Eleni Karaindrou'dan Dmitri Şostakoviç'e kadar uzanan eklektik bir repertuvar oluşturdunuz?
C- Valsleri repertuvarını oluştururken yapmak istediğim en önemli şey, dinleyiciye vals yapma imkânı sunmaktı. Yıllardır alışılagelmiş şekilde dinlediğimiz eserlerin daha farklı bir formatta seslendirilebileceği tezini ortaya koymak istedim.
*
Pazar Neşesi
Kadın, hastalarını hipnozla tedavi eden uzmanın odasına girdi. Karşısına oturdu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı..
"15 yıldır evliyim doktor" dedi.. "Bu 15 yılın her günü ve gecesinde kocama sadık kaldım. Onu aldatmayı aklımdan bile geçirmedim. Ama dün bir maceram oldu. Bir yabancının koynuna girdim." İki hıçkırdı. İçini çekti ve devam etti..
"Bu günah kafamdayken yaşayamam. Beni uyutmanızı ve her şeyi unutturmanızı istiyorum."
Hipnozcu kafasını salladı iki yana ve..
"Gene mi" dedi!.
*
Latin Sözleri
"Cras amet qui numquam amavit quique amavit cras amet."
"Aşkı hiç tatmamış olan yarın aşık olsun. Aşık olan da yarın yine aşık olsun!"
Pervigillium