Tam da şairin dediği gibi gitti,
Koca Süleyman Turan!.
"Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar.." Kapısına asılı gazetelerin alınmadığını gören komşular haber vermiş de açıp girmişler ki,
Süleyman Turan yerde yatıyor.
İki gün önce kalp krizi geçirmiş, ölmüş.
Bizim içimizden biriydi. Karikatür, çizgi roman çizerdi gazete ve dergilere..Sonra sinemaya başladı.. Yüzden fazla filmde oynadı. 1971'de 8 film yaptı mesela ve ikisiyle Adana ve Antalya Film Festivali'nde iki ödül kazandı.
Kalemi, mizahı harikaydı.
Zeki/ Metin'e skeçler yazacak kadar..
Ama işte son bu.. Sonuç bu..
Bir zamanlar etrafını saran, yüzlerce dost, hele bu cep telefonu devrinde nerde?.
"
Nasılsın" diye arayanı bile yok ki, komşular "
Bu adam niye gazetelerini almıyor kapıdan" diye merak etmişler de, "
Ölüm kokusu" mahalleyi sarmadan duyulmuş.
***
Dinçer Sümer!.
Ne müthiş oyuncuydu, Devlet Tiyatrosu'nda. Ankara yıllarımda ne harika oyunlarda, ne harika rollerde izledim. Yazardı.
Yönetirdi de..
O da minnacık iki haberle gitti.
***
İçki sevmem..
Meyhane merakım yok, hele meyhane çıkışı sabaha karşı işkembeciye gitme adetim hiç yoktur.
Buna rağmen bilirdim, Apik adını..
Dolapdere'de efsane işkembeciydi. Bu yüzden herkes gibi bilirdim. Dükkanını 24 saat açık tutan o büyük ustayı..
Ermeni Üç Horon Vakfı'nın Başkanı olduğu için tanıdım Apik Hayrabetyan'ı.
Hele Ermeni Cemaati Maral Müzik ve Dans Gurubu'nun gösterilerini hiç kaçırmadığım için iyi de dost olmuştuk.
Beş yıl önce dükkanı kapadığında "Dolapdere'nin ışığı söndü" demişlerdi.
Toprağın bol olsun, Usta!.
MOLDOVA MAÇININ NOTLARI..
Andorra ve Moldova'yı yendik diye zafer naraları atacak duruma düştüysek vay halimize..
Tabela medyamız bayram yapıyordu dün, baktım.. En başta da bizim sayfalar..
"Tam yol ileri Türkiyem!." Ne diyorsunuz siz yahu?. Yenemeyecek miydik?. Tarihlerinde galibiyetleri bir elin parmakları kadar az, futbolları, haritadaki nokta kadar ülkeleri gibi minnacık iki takımı da yenemeyecek miydik, yani?.
Fransa'yı yenmekle, Moldova'yı yenmek bir mi, ey tabelacılar?.
Tabii futbolda bazen en akla sığmaz şeyler olur.. Futbol da bu yüzden güzeldir zaten..
O zaman durum ne?.
Andorra ve Moldova'yı kazaya uğramadan geçtik. Hepsi bu.. Zafer naraları falan atmak değil, bayram yapmak değil!.
***
Şenol Güneş Hocam, maç sonu isim vermeden konuşmuş..
"
Biz herkesi seviyoruz. Bize hakaret edenleri de seviyoruz" demiş.
"
Eleştirilere saygı duyuyorum ama nifak tohumu olmaz" demiş.
"İsim vermeden.." dedim ama
hedef, bendeniz, açık.. Alınganlık falan değil.
O maçtan sonra Şenol Güneş'i A'dan Z'ye eleştiren tek kişi bendim, bir..
Yazım "
Ben Şenol Güneş'i sevmem" diye başlıyordu iki.. O zaman Moldova maçı biter bitmez yapılan bu konuşmanın adresi net değil mi?.
Sana hakaret edeni sevme Şenol Hocam.. Bunun adı alçak gönüllülük değildir, psikolojide..
Kim sana hakaret etti, adını açıkça söyle ve dava aç?. Ortaya al f edip tüm Türk medyasını töhmet altında bırakmak olur mu, hem de "Milli" takım hocası..
Hakaret eden kim?.
Nifak tohumları eken kim?.
Sende bunları açıklayacak yürek olmayabilir, ama ortada emsal var.
Fatih Terim konuştu. Tek isim yoktu konuşmasında.. Ama Fener derbisini de içine alacak şekilde dört maç ceza verdiler.
Şimdi Nihat Özdemir Federasyonu, birilerini nifak tohumları ekmek ve bir kamu görevlisine (Milli Takım Teknik Direktörü) hakaret etmekle suçlayan, yani Fatih Terim'le hukuken ayni şeyi yapan Şenol Güneş'i de PFDK'ya sevk edecek mi?. Etmezse, "
Profesyonel oyunlar dönüyor" diyen Terim haklı çıkmaz, o ceza da, o "p
rofesyonel oyunlar"ın parçası olmaz mı?.
TSYD, yani aslında varlığı olmayan ve hiç bir işe yaramayan TSYD'nin adını bile anmıyorum. Değmez.
İsim vermeyerek tüm spor basınına "
Nifak tohumu ekenler, Milli Takım Hocasına hakaret edenler" diyen Şenol
Güneş önünde susup oturan dernek bu medyayı temsil edebilir
mi?.
***
Andorra maçında, yanlış takım çıkaran, yanlış oynatan ve yanlış değişiklikler yapan Şenol Güneş, hatasını anlamış olmalı ki, mevcut, yanlış seçtiği kadro içinde yapabileceği düzeltmeleri gerçekleştirdi.
İlk 11'de tam 5 değişiklik yaptı.
Andorra maçındaki felaket futbolumuzu ve tesadüf bir duran top golüyle kazanmamızı "Efendim rakip çok kapandı" diye açıklamıştı Güneş.
Moldova zerre kapanmadı, tam tersine hep üzerimize geldi. Biz bu takıma karşı da 35 dakika bir şey yapamadık.
Kanat oyuncusu olmayan kadroda oyunu açmak, hızlandırmak mümkün değildi ki?.
Sonra tamamen Cenk Tosun'un bireysel güzellikler sıralayarak attığı o çok usta ve çok güzel golle, 37'inci dakika öne geçebildik.
Deniz Türüç'ün 57'de attığı frikik golü de muhteşemdi..
Sonra, bu defa biz Andorra olduk. 2-0'ın üstüne yatmaya kalktık. Oyunu duracak kadar ağırlaştırmalar, rakip sahaya bile geçmeden yan ve geri toplarla oyalanmalarla (Tipik Şenol Güneş futbolu) 20 dakika geçirdik.
79'da Andorra ve Moldova maçlarındaki tek "Takım oyunu ve geliştirilmiş hücumla gelen golümüz"ü attık. Akınımız hızlı ve güzel, Çalhanoğlu'nun direkte patlayan şutu müthiş, Cenk'in o topu takibi harikaydı.
Maçı bırakan Moldova önünde, Yusuf'un golü de çok ama çok şık ve güzeldi.
Üçü bireysel, dört güzel gol..
Hepsi o!.
SEVDİĞİM LAFLAR
"Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin; Şimdi başla, şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla."
Aldous Huxley