"Nefesleri kesen derbiyi Galatasaray kazandı" yazıyordu, gazetemin sürmanşetinde dün.. Altında da kocaman kocaman "
Aslan zirveye kükredi" diyordu..
Acı acı güldüm.. Böyle yazacaklarını biliyordum.
Ötekileri henüz görmedim, ama onlar da benzerlerini yazacaklar..
Çünkü biz
skor yazarlarıyız..
Gerçekleri değil, tabelaları yazarız konu spor olunca..
Bu ülkede, benim bu yazının başına koyduğumu manşet yapacak ve
"Türk futbolunun utanç gecesi" diyecek gazete olduğunu düşünen var mı?.
Olmadığı sürece de, Türk futbolu, yılladır devam eden, hem milli, hem kulüp bazında Avrupa ve dünyada
tepe taklak düşüşünü yaşamaya devam edecektir.
Biz de kendi kendimizi aldatmaya devam edeceğiz tabii..
"
Aslan zirvede kükremiş.."
Cart kaba kağıt!.
Ne kükremesi dostlar, ne kükremesi..
"Bir aslan
'miyav' dedi.
Minik
fare titredi.."
Hepsi bu..
"
Miyav" diyebilen
Fatih Terim'in, futbol oynamayı unutan, antifutbolla vakit geçiren takımı..
Titreyen
minik fare de, Beşiktaşlı okurlar benzetmeye kızmasın,
Şenol Güneş'in yüreğinde fırtınalar estiren
korkuyla sahaya çıkardığı "
Beşiktaş" demeye dilimin varmadığı
onbir..
"Ben artık Galatasaraylı değilim" diye yazdım.
"Bilinç altında Türk olan futbolcudan nefret, bilinç üstünde de "
Hele yenilmeyelim, yenilmemek için de futbolu öldürelim" olan Fatih Terim'in bu takımının kazanmasını içim hiç istemiyor, haftalardır. Onu açıkladım sizlere.. "Hele es kaza şampiyon olması, Galatasaray'ın sonu olur. O zaman Fatih bu takımın başında kalır" diye düşündüğümü de yazdım ve söyledim.
Ben bu futboldan nefret ediyorum. Bu futbolu oynatan kafadan da
Galatasaray'ın kurtulması gerektiğine inanıyorum.
90 dakika boyu, çabuk attığı iki taç dışında futbol diye ne oynadı Galatasaray?. Takım oyunu olarak ne, bireysel olarak ne?.
Kapayın gözünüzü, aklınıza bir tek bir sahne geliyor mu?.
2000 yılında Avrupa'nın zirvesine çıkan ve dünyayı kendine hayran eden
Fatih Terim ve onun Galatasaray'ını ise aradan geçen 20 yıla rağmen hatırlıyorum, hem de bin sahnesiyle..
O zaman, müthiş oyuncular vardı ve
"Galatasaray Ruhu" etrafında birleşmişlerin, muhteşem "
takım" oyunu..
Kendi sahasında saatlerce top çeviren, hepsi seçilmiş ruhsuzlardan oluşan bu paralı askerler, yabancılar lejyonunun "
utanç" futbolu değil..
Bu takım kazansa ne olur, şampiyon olsa ne yazar!.
Gidip
Avrupa'da rezil olacaksan, niye şampiyon oluyorsun ki?.
Beşiktaş ondan felaket!.
Yahu çoktan umudunu kestiğin şampiyonluk Başakşehir ve Galatasaray'ın bol keseden ikramlarıyla altın tepside önüne konmuş. Çık kazan, uzan kupaya..
Şenol Güneş'in halini gördünüz mü kenarda, maçın başından itibaren..
O saha kenarında "
şıklık" gösterisi yapan adam gitmiş, ne bulduysa üzerine geçirmiş, saçını elleriyle taramış, bitik, kopmuş, umutsuz bir adam duruyor..
Vücut dili "
Ben kaybettim" diye bağırıyor, ekranlara.. Kendini zorda hisseden oyuncu kenara bakacak ve bu tükenmiş, kaybetmiş adamı görüp moral bulacak öyle mi?. Ne oldu sana Şenol Hocam, ne oldu sana..
Dağları bekleyen korkusuyla sahaya çıkardığı "
Ödlekspor" onbirinden söz etmedim daha..
Şimdi bu
Terimspor'la bu Güneşsspor'dan biri şampiyon olacak öyle mi?.Güldürmeyin beni..
***
Tabii,
Utanç Gecesi'nin bir de
Utanç Hakemi vardı..
İlk 45 dakika boyunca sarı kırmızılı formayı, "
Kessen sarı kırmızı akar" diyecek kadar giymiş
Bülent Yıldırım.
Ben, hakemlik kurumunun bu kadar rezilleştiği bir maç daha hatırlamıyorum..
Bu maçta çalınan, çalınmayan her düdük, gösterilen, gösterilmeyen her kart, sadece oynayan iki takım değil, dışarda bekleyen üçüncü takımın da şampiyonluğu için belirleyici iken, böylesine açık seçik, böylesine korkusuz, böylesine alenen resmen forma giymiş hakem gördünüz mü bugüne dek?.
Hem de Beşiktaşlı bir Federasyon Başkanı varken bu ülkede, böyle bir pervasızlığa şahit oldunuz mu?.
İki Utanç Hocası'nın seçtikleri onbir ve oynattıkları
Utanç Futbolu ve bir
Utanç Hakemi..
İşte gecenin özeti bu..
Şimdi hep beraber söyleyelim, bu maçı yıllar önce yazan ve bize ezberleten Kayahan'ı anarak..
"Bir aslan miyav dedi Minik fare kükredi Fareden korktu kedi Kedi pırr uçuverdi Yalan mı?
Tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?"