EKREM KIZILTAŞ

Sonunda bize gelecekler!..

Kıraathaneye gelen Selim, sandalyesini sobaya yakın bir yere yerleştirirken bir yandan da söyleniyordu:

- Yahu arkadaş hava güneşli olmasına güneşli ama yine de soğuk mübarek. Hele rüzgarlı yerlerde üşümemek mümkün değil… İhsan, çayını verirken takılmadan edemedi:

- En gencimiz sensin, şikayete başladığına göre ihtiyarlamaya da başladın demektir… Selim bir an yaşlılık ve ihtiyarlık muhabbeti yaymayı düşündüyse de vazgeçti. Bunun yerine arkadaşlarını sevindirecek bir haber verdi:

- Bu sabah namazda Yüksel Bey'i gördüm ve çaya davet ettim. Sanırım az sonra gelir, haberiniz olsun. Masadakiler bahsedilenin kim olduğunu düşünürlerken, İhsan:
- Anladığım kadarıyla Enerji Bakanlığı'ndan emekli olan Yüksel Öztürk'ten bahsediyor. Hatırlarsınız, bir ara bize enerji konusunda oldukça detaylı bilgiler vermişti. Bu hafta sonu geleceğini duymuştum. Davet ettiğin iyi olmuş… Çaylar eşliğinde sohbet sürerken, bekledikleri kişi de gelerek aralarına katıldı. Kısa bir hoşbeşten sonra, misafire bazı sorular sorma arzusunda olduğu belli olan Selim:

- Yüksel Bey, geçen hafta bizim yarı emekli gazeteci arkadaşımız Melih Bey misafirimizdi. Bildiği kadarıyla son keşfedilen gazla birlikte 710 milyar metreküpe ulaşan doğal gaz rezervimizi anlattı bize. Hakikaten istifade de ettik. O günden beri kafama takılan ve sanırım arkadaşların da merak ettiği bazı hususlar var. Sıkmayacak olursak bunları sormak isteriz… Yüksel Bey, gülümseyerek:

- Neyi merak ettiğinizi bilmiyorum. Ama bildiğim konularsa dilim döndüğünce cevap vermeye çalışırım tabii… Memnun olan Selim, hiç beklemeden ilk sorusunu sordu:

- Türkiye'nin bir enerji terminali olması tam olarak ne demek ve bunun bize sağlayacağı avantajlar nelerdir?.. Yüksel Bey, bir müddet düşündükten sonra konuşmaya başladı:

- Türkiye'nin benzersiz konumu dolayısıyla enerjiyi üretenlerle ona ihtiyaç duyanlar arasında bir köprü gibiyiz. Bu yalnız başına çok şey ifade etmezmiş gibi sanılsa da, aslında çok ama çok önemli. Özellikle de bölgemizdeki son gelişmelerden sonra. Mesela Rusya Ukrayna Savaşı sonrası yaşanan bazı gelişmeler sebebiyle, doğu tarafımızda üretilen enerjinin Avrupa'ya aktarılması açısından adeta tek güzergah haline geldik… Mustafa, düşünceli bir şekilde araya girdi:

- Bunu biraz açabilir misiniz? Kuzeydeki yollar şimdilik kapandı. Ama Akdeniz'den boru hatlarıyla ya da gemilerle enerji taşımak mümkün değil mi?..

Doğu Akdeniz doğal gaz deposu!..

- Önce rezervlerden bahsederek başlayalım. Doğu Akdeniz'de ilk doğal gaz rezervleri 1999'da Gazze açıklarında bulundu. Sonradan yapılan aramalarda, bölgede hakikaten çok yüksek miktarda doğal gaz olduğu anlaşıldı. Kesin rakamları tabii ki bilmiyoruz, ama mesela 2013'te yapılan tespitlerde rezervlerin 15 trilyon metreküp olduğu söyleniyordu. Ki, bu o zamanki fiyatlarla 5 trilyon dolar demekti. Şu an fiyatlar uçtuğu için bu rakam herhalde çok daha yukarılardadır… Yüksel bey, çayını yudumlayıp devam etti:

- Doğu Akdeniz'deki rezervler şu veya bu şekilde öncelikle İsrail'in kontrolünde. Çevrede Mısır, Lübnan ve Suriye yanında Güney ve tabii ki Kuzey Kıbrıs var. İsrail'in, bulduğu rezervleri değerlendirmek için pazar bulması gerek. Bölgede pazar bulma imkanı da yok. Çünkü her ülke kendi enerji ihtiyaçlarını karşılayacak kadar kaynağa sahip ve zaten çok ihtiyaç da yok. Yani gazın satılabileceği tek coğrafya, Avrupa… Gazı Akdeniz'e döşenecek bir boru hattıyla Kıbrıs'a, oradan Girit'e ve oradan da Yunanistan'a nakletmek öncelikli hedefti... Mehmet, hatırlattı:

- Bunun için Eastmed isimli bir proje vardı galiba…

- Evet, böyle bir proje vardı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve uzun araştırmalardan sonra bunun yürümeyeceği ortaya çıktı. Yüksek maliyet yanında, Akdeniz'in tabanının böyle bir hat için uygun olmaması ve bu arada gazın akışkanlığı gibi problemler ortaya çıkınca, gözler mecburen Türkiye'ye çevrildi… Mustafa, merakla sordu:

- Böyle bir ihtimali, yani gazı Türkiye üzerinden nakletmeyi, baştan neden düşünmediler acaba?.. Yüksel Bey, gülümsedi:

- Aslında belki de baştan bunu da düşündüler ve bunun için ülkemizde karşılığını istemeden böyle bir şeye razı olabilecek birilerini iş başına getirmek için çalıştılar, denilebilir. Şimdi söyleyeceklerim, biraz bilgi ama daha çok da hissettiklerimden hareketle benim özel tespitlerim. 2012'deki MİT yetkililerinin ifadeye çağrılması, Gezi Olayları, ardından 17/25 Aralık emniyet ve yargı üzerinden darbe girişimi ve son olarak 15 Temmuz hıyaneti, başka hedefler yanında Türkiye'nin ucuza doğal gaz aktarma istasyonu yapılması hedefine de yönelikti gibime geliyor… Mehmet, gülümseyerek araya girdi:

- Yüksel Bey'e katılıyorum. Afganistan 2001'de ABD tarafından işgal edilmesinin sebeplerinden birisinin, ülkeden geçecek boru hatlarından Afgan yönetiminin ülke için pay istemesi olduğu söylenir. Bu da böyle bir durum galiba…

- Mehmet, doğru söylüyor. Afganistan'la ilgili bir başka işgal sebebi de o zamanki yönetimin uyuşturucu tarlalarını yok etme kararıydı… Biz konumuza dönelim. Gazın Akdeniz üzerinden Avrupa'ya naklinin mümkün olmayacağı anlaşılınca, Türkiye alternatifi tekrar ve şiddetle gündeme geldi. Son birkaç sene içerisinde bazı bölge ülkeleri ve bu arada İsrail'le gelişen ilişkileri bir de bu gözle değerlendirmek gerek... Selim, mırıldandı:

- Bükemedikleri bileği öpmek zorunda kaldılar yani…

- Böyle de söylenebilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durma kararlılığı onları geri adım atmaya mecbur bıraktı…

Kim tutar Türkiye'yi!..

- O zaman bu gelişmeler Türkiye'nin talebinden çok onların talebi ile mi oluyor?.. Soruyu Selim sormuştu.

- Tabii ki. Ülkemizin değeri konusunda farklı düşünen birileri aksini bağırıp dursa da, Türkiye kararlı bir şekilde durduğu yerde dururken, olmadık yollar deneyenler sonunda kapımızı çalmak zorunda kalıyorlar. Başka çareleri yok çünkü… Sessizce dinleyen Remzi:

- Yüksel Bey, kafama takılan şey, bu rezervlerin nakletmek için neden büyük gemileri düşünmedikleri…

- Petrol nakli için gemiler uygundur. Ancak külliyetli miktarda doğal gazı gemilerle taşımak, zor ve birtakım işlemler gerektirdiği için rantabl da değil. Mümkün olsa bu kadar uğraşmalarına gerek kalmazdı zaten. Biliyorsunuz, ülkemiz son senelerde kendi doğal gazını ve enerjisini kendi arayıp, bulma ve çıkarma yanında, özellikle doğal gaz depolama faaliyetlerine ciddi bir ağırlık verdi. Bu bir yönüyle ihtiyaçlarımızı teminde karşılaşılabilecek sıkıntılara hazır olmak için tabii. Ama aynı depolama tesislerinin ülkemizin enerji terminali olması konusunda da vazife göreceğini unutmamak gerek… Mustafa, merakla sordu:

- Ne kadarlık bir depolamadan bahsediyoruz?..

- Şu anda sanırım yıllık ihtiyacımızın yüzde 10'dan fazlasını depolama imkanımız var. 2023 sonu için hedef 10 milyar metreküpe ulaşmak ve bununla ilgili çalışmalar da büyük çapta tamamlanmış durumda. Rusya Lideri Putin'in son açıklamaları, ülkemizin ciddi bir enerji merkezi haline gelme ihtimalini kuvvetlendirdi. Düşünün, birçok değişik kaynaktan ülkemize gelen ve buradan zaten var olan hatlar üzerinden Avrupa'ya akan doğal gaz… Selim, atıldı:

- Bu arada Bulgaristan'la bir doğal gaz anlaşması imzalandı bile…

- Evet, yıllık 1,5 milyar metreküp civarında doğal gaz transferi için yapılan 13 yıllık bir anlaşma. Bunu enerji merkezi olmanın ilk adımlarından birisi olarak düşünebiliriz. Bu arada İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşması gibi yakında Güney Kıbrıs'ın çıkaracağı gazın da aynı yolu kullanma ihtimali söz konusu olabilir. Onlar da Kıbrıs, Girit ve Yunanistan rotasının işe yaramayacağının farkındalar ve hoşlarına gitse de gitmese de sonunda bize gelecekler!.. Selim:

- Peki Yüksel Bey, bütün bunlar ülkemize ne tür faydalar sağlayacak?..

- Bu konuda sadece bazı tahminlerde bulunabiliriz. Öncelikle önümüzdeki günlerde sisteme verilecek Karadeniz doğal gazının enerji açısından bizi rahatlatacağını unutmayalım. Gelecekte bir enerji terminaline dönmemiz durumunda, kalan enerji açığımızı yapacağımız ticaretle büyük çapta karşılayabilme ihtimalimiz oldukça yüksek. Bu da, en azından en büyük problemimiz olan cari açığın iyice azalması hatta belki ortadan kalkması manasına bile gelebilir… Selim, dayanamayıp haykırdı:

- O zaman kim tutar Türkiye'yi be!.. Yüksel Bey, gülerek:

- Haklısın, kim tutabilir o zaman bizi… Ancak sahip olduklarımızın kıymetini bilmek ve onlara sahip çıkmak zorunda olduğumuzu unutmayalım. Bizi teslim almak ya da en azından zayıflatmak isteyenler ve içimizdeki uzantıları, her zamanki gibi faaliyetteler çünkü… Mustafa, ellerini açarak:

- Cenab-ı Hakk, düşmanlarımıza ve içimizdeki uzantılarına fırsat vermesin!.. Kıraathane ekibi hep bir ağızdan haykırdı:

- Amiiiin!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.