‘Doğruya doğru’ diyemeyenler…

Gazete, televizyon, internet… Hangisi ile yapılırsa yapılsın; gazetecilik, insanları olup bitenlerden objektif bir şekilde haberdar etme faaliyetidir…

Habercilik yaparken, objektifliği bir kenara bırakıp yalanlarını satmaya çalışanların yaptığına da, habercilik değil 'yalancılık' denir…

Habercilik; herhangi bir gelişmeyi insanlara aktarma işini yapanın -görüşü ne olursa olsun-, doğruya doğru demesini gerektirir çünkü…

Kendilerini bu millete ait hissetmeyenlerin habercilik işini yapabilmeleri çok zor. 'Habercilik' adı altında 'yalancılık' yapanlar da bunu doğruluyor…

Yeni tip korona virüsle ilgili aldığı tedbirler ve sürdürdüğü uygulamalarla dünya içerisinde takdiri hak eden bir konumda olan Türkiye gerçeği, doğrudur… Ve bu doğruya doğru diyemedikleri için kıvranıp duranlar da sadece yalancıdırlar…

Gelişmiş ülkelerin hali ortada iken, korona virüsle mücadelede son derece başarılı bir grafik çizen Türkiye'yi kötülemeye çalışan içimizdeki beyinsizlerin, bu kadar yalanı nasıl utanmadan söyleyebildikleri, ayrı bir mesele...

Haydi, onların yüzsüz olduklarını ve rahatlıkla yalan söyleyebildiklerini kabul edelim… Ama bütün bunların yalan olduğunu bildikleri halde inananlara ne demeli?..

Bir kısım gazete ve televizyonlara ek olarak, sosyal medyada da kümelenen ve kendilerini nasıl vasıflandırabileceğimiz belirsiz olan bir kesim, bıkıp usanmadan olumsuz algı oluşturma faaliyetlerini halen sürdürüyor.

Önce yeni tip korona virüs vakalarının ve hatta buna bağlı ölümlerin Hükümet tarafından gizlendiği yalanı ile sahneye çıkmışlardı.

Tam da tedbirler alınmaya başlandığında, Türkiye'de aslında vaka olmadığı ancak 'IMF'nin kredi açacağı duyulunca salgın açıklaması yapıldığı' yalanına başvurdular.

Ekonomik açıdan ciddi manada kayıplar manasına gelebilecek tedbir kararlarının birkaç kuruşluk IMF kredisi için açıklandığı iddiası, ortaokul talebelerinin bile güleceği basitlikteydi ama 'okumuş çocuklar' arasında epey taraftar buldu.

Habercilik bu değil…

Yetkililer kesinlikle aksini vurguladıkları halde, vaka ve vefatların gizlendiği iddialarını sürdürenler, Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'nın 11 Mart'tan itibaren yaptığı günlük açıklamalardan sonra bile, yalanlarını tekrarlayıp durdular.

Sonrasında Bakanımızın açıklamaları üzerinden algı oluşturma denemeleri başladı. Bir TV kanalı, Bakan'ın sağlık çalışanları ile ilgili verdiği vaka sayısını, vefat olarak verebildi mesela.

Sağlık alanında alınan tedbirleri, ulaştırma, güvenlik ve tabii ki ekonomik alanda alınan tedbirler takip edince, bunlar üzerinden ürettikleri yalanları ana haber bültenlerinde yayınladılar…

Cumhurbaşkanımızın başlattığı tamamen gönüllü katılımı amaçlayan "Biz bize yeteriz Türkiyem" kampanyasını hedef alarak, sanki insanların banka hesaplarına müdahale edilecekmiş gibi bir hava oluşturmaya çalıştılar.

Ülkemizin yeni tip korona virüsle mücadelede özellikle de gelişmiş ülkelere nazaran çok ilerde olmasına bozulduklarından, şimdilerde başarıyı başarısızlık diye yutturmanın yollarını arıyorlar...

İçeride yaptıkları melanetlere ek olarak, korona ile mücadelede yerlerde sürünen ABD'nin yayın organlarına üfürdükleri, Türkiye'nin korona virüse hazırlıksız yakalandığı ve tedbir almakta geç kaldığı gibi yalanlar bu cümleden…

Yaptıkları bir tür 'Beşinci Kol Faaliyeti' olsa da, bütün melanetlerini habercilik olarak takdim etmeyi ihmal etmeyen bu güruhla ilgili hukuki girişimler, işin bir yönü…

Esas mesele, doğruya doğru bile diyemeyen içimizdeki beyinsizleri iyi tanımak!..