Hafifçe yağan yağmur sebebiyle ekip içeride toplanmıştı. Melih Bey'in selam vererek içeri girdiğini gören Selim, heyecanla:
- Gözlerimiz yollarda kaldı yahu! Otur, çayını da hemen verelim ama Lübnan'da neler olup bittiğini bir de senden dinleyelim… Mehmet, Selim'e takıldı:
- Sabırlı ol be birader. Adam bir nefeslensin, iki yudum çay içsin. Ananın karnında 9 ay nasıl bekledin diye sorarlar adama… Selim:
- Mehmet ağabey, tam bilmiyorum, ama ben 9 aydan biraz evvel doğmuş olabilirim hakikaten. Gülüşmeleri takiben söz alan Melih Bey:
- Öncelikle Lübnan'da yaşanan şeyler çok üzücü ve bir o kadar da ürkütücü. İnsanlık değerleri ile zaten alakasız olduğu bilinen İsrail'in ne kadar alçaklaşabildiğine bir kez daha şahit olduk. Sağlık çalışanları ve yakınları gibi masum sivillerin ve bu arada çocukların da bir şekilde kullanabileceği çağrı cihazlarına ve yine etrafa ciddi zararlar verebilecek telsizlere bomba yerleştirmek ve bunları patlatmak, normal insan aklının alabileceği bir şey değil… Melih Bey'e çayını veren İhsan:
- Hizbullah ve hele İran bu tezgaha nasıl uyanmadı acaba?..
- Bunun cevabını bilmiyoruz. Telefonların dinlenmesi sebebiyle yasaklanmasının ardından Hizbullah içi iletişim için çağrı cihazlarının düşünülmesi, kötü bir fikir değil. Ancak bunları Mossad bağlantılı olduğu ortaya çıkan aracılar üzerinden almak, ciddi bir zaafa işaret. Asıl vahim olan ise, çağrı cihazları patlatıldıktan sonra aynı zamanlarda alındıkları bilinen telsizlerde de benzer tuzaklar olabileceğinin akıl edilmemesi… Mehmet:
- Yaşananlar, kullanacağımız teknolojik aletleri kendimiz üretmemiz gerektiğini, bir kez daha hatırlatmış oldu herhalde?..
- Evet, bu sadece Hizbullah'a değil bize ve başkalarına da ders olmalı. Çağrı cihazlarının temini konusundaki karmaşık trafik ne ise ama telsizler konusu daha da garip. Üretici Japon şirket, bunların taklit olma ihtimallerinin yüksek olduğunu söylüyor. Bu da, herkesten daha fazla dikkatli olması beklenen Hizbullah ve tabii İran açısından ciddi bir zaaf… Mustafa:
- Patlatılan çağrı cihazları ve telsizlere patlayıcı yerleştirildiği, kesin mi?..
- Başka türlü olmaz zaten. Normalde bu tür cihazlarda herhangi bir patlama riski yok ve olsa bile en fazla bataryalarının şişmesi ya da yanması gibi şeyler olabilir. Belli ki, üretim ya da nakilleri sırasında birileri çağrı cihazlarına ve telsizlere patlayıcı ve onu harekete geçirecek bir aparat yerleştirmişler. Sonrası kolay zaten… Selim:
- Kaç tane olursa olsun, patlatmanın bir defada olması gerekiyordu galiba?..
- Tabii ki. Aksi durumda cihazlarda patlayıcı olduğu tespit edilir ve imha edilirlerdi. Çağrı cihazlarının toplamda 5 bin civarında olduğu ve bunlardan 3 bininin patladığı söyleniyor. Demek ki diğerleri ya dağıtılmamış ya da kapalı durumdaydı… Remzi:
- Başta cep telefonlarımız olmak üzere evlerimizdeki çeşitli cihazlar açısından bizler de tedirgin olmalı mıyız?..
- Sanmıyorum. Devlet kurumları ülkeye giren aletleri sıkı bir kontrolden geçirir. Dolayısıyla kötü niyetli birilerinin patlayıcı yerleştirme imkanları olmaz. Normalde, çeşitli sebeplerle patlama türünden şeyler yaşanabilme ihtimali olsa da, bunun bize ve etrafa zarar verme riski yok. Lübnan'daki olay, belli ki İsrail'in üzerinde uzun uzun çalıştığı bir proje. Ya patlatmak için beklediği zaman geldiğinden ya da deşifre olma riski dolayısıyla geçtiğimiz günlerde önce çağrı cihazlarını ve ardından da nasıl olsa açığa çıkarırlar diye telsizleri patlattı… İhsan:
- Aralarında çocuklar da olmak üzere 37 vefat var. Bir kısmı ağır olmak üzere yüzlerce yaralıdan bazılarının gözlerini yitirdikleri söyleniyor. İsrail'in bu melaneti ile ilgili uluslararası kuruluşlar ne yapabilir acaba?..
- Buna, şunları şunları yapabilir diye cevap verebilmek isterdim. Ama hepimiz biliyoruz ki, herhangi bir şey olmayacak. BM Güvenlik Konseyi, Cezayir'in çağrısı ile konu ile ilgili olarak acil bir toplantı yaptı, mesela. Netice olarak taraflara itidal çağrısı, gerginliğin daha da yükseltilmemesi ve konunun inceleneceği gibi bildik laf salatasından başka bir şey yok. ABD orada iken başka bir şey çıkması da beklenemezdi zaten… İhsan:
TEKNOFEST Gençliği!..
- Lübnan'da yaşananlar, umulur ki İslam ülkeleri başta olmak üzere diğer devletlere de ders olur. Patlamalar, herkesin tehlike altında olduğuna dair bir uyarı bence. Bu açıdan ülkemizin son yıllarda teknoloji alanında gösterdiği başarılar için şükretmek gerek. Artık ihtiyaç duyduklarımızın çoğunu yapabilir hale geldiğimiz gibi yazılım sahasında da önemli gelişmeler kaydettik, hamdolsun… Melih Bey:
- Bu, çok doğru. Her şey bir yana sadece 5-8 Eylül'de Antalya'da yapılan TEKNOFEST 2024 Teknoloji Yarışmaları ile ilgili rakamlar, geldiğimiz aşama hakkında ciddi bir fikir veriyor. İlk defa 2018'de düzenlendiğinde 14 farklı kategoride 4.333 takımın başvuruda bulunduğu teknoloji yarışmalarına, geçen yıl 337 bin takım, 1 milyondan fazla yarışmacı başvururken, bu yıl 49 ana kategori ve 127 alt kategoride 790.000 takım ve 1.650.000 yarışmacı başvurmuş… Selim:
- Bu, hakikaten muhteşem! Gençlerimiz ve hatta çocuklarımızın ülkemizin varlığı, birliği ve hemen her alanda olduğu gibi teknoloji alanında da bağımsızlığı konusunda ne kadar istekli olduklarına işaret. Hepimiz bir yandan gençlerden şikayet ediyoruz ama buluşlarıyla, icatlarıyla Teknofest'te boy gösteren yüz binler de bizim gençlerimiz. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bir Teknofest gençliği de var artık ve geleceğe daha ümitle bakabiliriz… Mustafa:
- Yarışmada hangi kategoriler vardı acaba?.. Melih Bey:
- Akıllı ulaşım, çip tasarım, hava savunma teknolojileri, helikopter tasarım, jet motor tasarım, kablosuz haberleşme, sanayide dijital teknolojileri, tarım teknolojileri, uçan araba simülasyon, ulaşımda yapay zeka ve sürü İHA yarışması yarışma kategorilerinden bazıları. diğerlerini siz düşünün. Bu arada 2-6 Ekim tarihleri arasında Adana Şakirpaşa Havalimanı'nda düzenlenecek TEKNOFEST Adana'ya da rekor düzeyde katılım olması bekleniyor… Mustafa:
- Keşke yakın olsaydı da biz de gitseydik. Aklıma gelmişken sorayım. Doğal çıkarmakta kullanmak için satın aldığımız yeni gemi, Çanakkale'ye ulaşmış. Bu konuda bilgin vardır muhakkak… Melih Bey:
- Öncelikle, satın aldığımız ve Singapur'dan yola çıkıp 55 günde Çanakkale'ye gelen şey, gemi değil, Enerji Bakanımızın deyimiyle, bir yüzer doğal gaz üretim platformu. Oldukça büyük bir platform, daha doğrusu komplike bir tesis. Üzerinde bazı çalışmalar yapıldıktan sonra 2026'da Sakarya gaz sahasında çalışmaya başlayacak ve günde 10 milyon metreküp gazı işleyip karaya iletecek. Bu, 4 milyon hanenin gaz ihtiyacını tek başına karşılayacak demek... İhsan:
- Bu, Sakarya gaz sahasındaki toplam üretimin de artacağı manasına geliyor, galiba?..
- Tabii ki. Şu anda günlük üretim 10 milyon metreküp civarında olduğuna göre, 20 milyon metreküpe yani iki misline çıkacak, inşallah… Mehmet:
- Gabar'daki petrol üretiminin de gittikçe arttığı ve yakında günlük 45 bin varilden 100 bin varile çıkacağı da biliniyor. Bu da cari açığımızın iyice azalacağı ve devletimizin emekliler başta olmak üzere sabit ve dar gelirli kesimlere daha fazla kaynak ayırabileceği demek… Melih Bey:
- Ülke olarak birilerine yani sisteme teslim olmak yerine kendi ayaklarımız üzerinde durmak kararlılığına sahibiz. Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazları ve telsizlerinin uzaktan toplu olarak patlatılması da dahil olmak üzere birçok gelişme, ülke olarak her şeye karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini gösteriyor. Şükür ki, Cumhurbaşkanımız başkanlığında, bütün bunları düşünen ve gerekenleri yapan bir ekip tarafından yönetiliyoruz. Cenab-ı Hakk'ın lütfu ile daha güzel günler de bizi bekliyor, inşallah…
- İnşallah!..