Halkın kendilerine muhalefet görevi verdiğini ileri sürerek: 'Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok' diyenlerin, aslında muhalefet değil de belden aşağı vurma faaliyeti yaptıklarının, kendileri de dahil olmak üzere herkes farkında…
Emrini halktan aldıklarını söyledikleri muhalefet görevinin, iktidarı adeta bir gölge gibi takip ederek doğrularını takdir etmenin yanında eksiklerine işaret etmek ve varsa yanlışlarını eleştirmek olduğunu onlar da biliyorlar oysa.
Ağzıyla kuş tutsa bile iktidarın yaptıklarını kesinlikle takdir etmemek ve yaptığı şeyleri uyduruk bahanelerle ve mutlaka yıkıcı şekilde eleştirmek olarak tanımladıkları muhalefet görevini halktan aldıklarını söyleyenler ne ise…
Peki ama güya gazeteci, aydın, akademisyen, sanatçı gibi kimlikler ardına saklanıp milletçe sürdürdüğümüz mücadeleyi itibarsızlaştırmaya çalışanlar görevi kimden aldı acaba?..
Tam da, çıkıntılık yapma merakına kapılanları hariç olmak üzere, muhalefet görevini yanlış anlayanlar bile belirli ölçüde hakkaniyetli davranmaya başlamışken, faaliyetlerini düşmanlık boyutuna taşıyan bu güruhun kimden ya da kimlerden emir aldığı, önemli…
'Gazetede yazıyor', 'televizyonda izledim' ya da 'radyoda dinledim' diye başlayarak dile getirilen konulara inananların, eskisi kadar çok olmadığı ve medyadaki kötü örneklerin maalesef ciddi manada itibar kaybına sebebiyet verdiği söylenebilir.
Sadece ideolojik bakış açılarına uygun yayın organlarını takip eden ve buralarda ileri sürülen yalanlara araştırmadan inanıp, bunları bir de çevrelerinde yayan 'okumuş cocuklar', önemli bir başka husus. Kendilerini toplumun kaymak tabakası olarak kabul edenlerden oluşan ve kabul ettikleri yanlışları cansiperane bir şekilde savunan bu kesim, tam bir fecaat.
Alçakları teşhis etmek…
Dünyanın hemen ülkelerinin kendi dertlerine düştükleri ve yeni tip korona virüsle mücadele dışındaki bütün konuların ertelendiği bir zaman diliminde olsun, doğup büyüdükleri ve vatandaşı oldukları ülke ile ilgili objektif değerlendirmeler yapmaya kesinlikle yanaşmayanlardan bahsediyoruz.
İmkan bulabildikleri birtakım gazete ve televizyonlar aracılığıyla ya da sosyal medya üzerinden, başka ülkelerde neler olup bittiğine bakmadan ve ülkemizin onlara nazaran korona ile mücadele savaşında açık ara ileride olmasına bile aldırmadan zehirlerini kusuyorlar.
Oran olarak yüzdelik dilimlerde bile yer bulamayan ve sayı olarak belki bir avuç olarak tabir edilebilecek bu güruhun, içinde bulundukları geminin dibini delmeye çalışan zavallılardan farkları yok…
Ne yaptıklarının farkında olarak yıkıcı faaliyetlerini ısrarla sürdüren bu kesimin, kimlerden oluştuğu ve içinde yaşadıkları topluma ve vatandaşı oldukları ülkemize neden bu kadar kin duydukları, araştırılması gereken bir husus. Sağlıksız bir durum çünkü.
Acılarımızı ve hele sevinçlerimizi paylaşmaya kesinlikle yanaşmayan ve sürekli olarak ortalığı karıştırıcı faaliyetlerde bulunan bu güruhun, özellikle de toplu olarak mücadele verilmesi gereken durumlarda ciddi zararlara sebebiyet verdiği açık.
Birileri tarafından 'şımarıklık' ya da 'zevzeklik' olarak değerlendirilse de, toplumun mücadele azmi ve kararlılığı üzerinde olumsuz etkilerde bulunmayı hedefleyen faaliyetler ile mücadele, öncelikle devletin ilgili kuruluşlarının işi…
Ancak, milletçe verdiğimiz mücadeleyi akamete uğratmak isteyen alçakları teşhis ve onlara emir verenleri tespit hususunda bize düşen vazifeler de var galiba…