Bugün 28 Şubat… Başta inanan kesimler olmak üzere insanımızın hemen tamamının üzerinden silindir gibi geçen sürecin resmi başlangıcı olan meşhur MGK Toplantısı'nın üzerinden 23 sene geçmiş...
Bu 23 senenin ilk yılları, anayasa ve kanun tanımayan birilerinin milletimize hayatı zindan etme yönündeki adımları ile geçti. İdeolojik birtakım sebeplerle hareket ediyormuş gibi yapan askerler ve onlarla işbirliği halindeki siyaset, medya ve sermaye çevrelerinin, bir yandan hayatı yaşanmaz hale getirirken, bir yandan da ülkenin zenginliklerini talan ettikleri yıllardı bunlar.
Kimileri esas amacın zenginlikleri talan etmek olup, inananlar başta herkesin maruz kaldığı zulümlerin sürecin yan etkileri olduğunu söylerler ve belki de haklıdırlar. Ancak, işin ideolojik yönü ile ilgili mesajları ciddiye alanların sayısı da herhalde az değildi.
Ancak açık olan, yağmalanacak bir şey kalmayıp, içleri sahiplerince boşaltılmış bankalar batana ve ekonomi gemisi nihayet karaya oturana kadar, 28 Şubat'ın talan faaliyetlerinin ideolojik bir kılıfa sarılarak sürdürüldüğü.
28 Şubat'ın askeri ve sivil generalleri sayesinde içi boşaltılan ve kapatılmak zorunda kalınan bankalar sürecin sadece bir kısmı. Bunların sahiplerinin kasalarına giren ve milletimizce karşılanmak zorunda kalınan doğrudan zararın dışında, 28 Şubat Süreci'nin doğrudan ve dolaylı etkileri hesaba katıldığında, bazılarına göre 291, bazılarına göre ise 350 milyar dolarlık bir nihai fatura söz konusu.
Bugünden geriye bakıldığında, milletimizin çeşitli sebeplerle batırılan yüz milyarlarca dolarına mı, akıl almaz bir zulme maruz kalan yüz binlerçe, hatta milyonlarca insanın çektiklerine mi, yoksa süreçte yaşanmak zorunda kalınanlar sebebiyle ülkemizin kaybettiği yıllara mı yanmak gerektiği, ciddi bir mesele…
Kapı her an çalınabilir…
'Bin yıl süreceği' iddia edilen 28 Şubat Süreci'nin doğrudan hedefi olan İmam-Hatip okullarına yaşatılanlar, herkesin malumu. Yaşatılan sıkıntıların bir kısmı olsun çeşitli şekillerde telafi edilebilmiş olsa da, hala yüz binlerce insanın 28 Şubat döneminde yaşamak zorunda kaldıklarını acı acı hatırladıklarının hepimiz farkındayız…
Süreçte, İmam-Hatipler bahane edilerek, gelişmekte olan sanayimizin ara eleman ihtiyacının temel kaynaklarından olan meslek eğitimine vurulan darbeler de, halen etkisi hissedilen hususlardan.
İmam Hatip Okulları ile beraber önleri kesilen Meslek Liseleri ile ilgili, meşhur, 'Meslek Liselerini cazip hale getirmek için üniversiteye girişlerine engeller getiriyoruz' şeklindeki yalan ise, herhalde siyasi tarihimizin en büyük yüzsüzlüklerinden birisi idi.
Yaşananların askeri sorumlularının yargı karşısına çıkarak cezalarını almış olmaları, belirli açılardan bir teselli. Ancak siyasetçi, sermayedar, medya ve STK mensubu olarak sürece destek verenlerin yargıdan kaçabilmiş olmaları, mevzuat açısından ciddi açıklarımız olduğunun göstergesi.
Her ne kadar mahkeme karşısına çıkarılmamış olsalar da, 28 Şubat Süreci'nin sivil sorumlularının her an kapılarının çalınabileceği beklentisi ile yaşadıkları ihtimali, oldukça büyük.
Ancak, askeri ve sivili ile 28 Şubat sorumlularının toplum nezdinde nefret dışında bir karşılıklarının olmaması, esas teselli.
Bize düşen, asla unutmamak ve tabii ki unutturmamak.
'Geçmişte yaşananları hatırlatmayalım, olmuş bitmiş. Hem adamlar da pişman' diyenler ise, yalan söylüyor… 28 Şubat'ı yaşatanlar pişman olamazlar; insan olsalardı o zulümleri yapmazlardı çünkü…
Cenab-ı Hakk, bir daha öylesi günler yaşatmasın…