Kıbrıs'ta
Ersin Tatar'ın zaferinin ardından,
Ümit Özdağ'ın İYİP İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkındaki FETÖ'cü iddiası gelince hepten keyifleri kaçtı.
Kimin mi?
CHP ve
İYİP'in açıktan,
HDP'nin gizli, zıpçıktı partilerin de "fitne fücur" kontenjanından yan yana geldiği Millet İttifakı'nın.
Malumunuz...
FETÖ,
Cumhur İttifakı'na ne kadar
karşıysa Millet İttifakı'nı
da o kadar destekliyor.
Zaten
Millet İttifakı içinde yer alan
hiçbir aktörün de şimdiye
değin FETÖ'yle
mücadeleye katkı
sunan bir tavrını görmedim.
Tam aksine, kim FETÖ'yle mücadele ediyorsa anında onu itibarsızlaştırma faaliyetine giriştiler.
Prof. Ümit Özdağ'ın Buğra Kavuncu hakkındaki FETÖ'cü iddiası istisnadır ve bu yanıyla da bir ilktir.
Ne ki, onun da şappadak üzerine çullandılar.
"Sarayın adamı" ilan ederlerse de hiç şaşmam. Zira bunlarda o "cevher" var.
***
"
Küresel sistem yandaşı muhalifler" seçilmiş demokratik iktidara karşı FETÖ kumpas kurunca çok heyecanlanmışlardı.
İçlerinde "
Bizim yapmadığımızı Cemaat yaptı" diyenler bile oldu.
Yurtseverler FETÖ'ye karşı ölümüne direnişe geçince de "Yesinler birbirini" modunda seyre koyuldular.
Sonra mı?
FETÖ'yü zillete duçar eden 15 Temmuz direnişine "
tiyatro" dediler.
Tutmayınca da yöntem değiştirdiler. FETÖ'ye karşı mücadele edenleri itibarsızlaştırmak için arşiv fareliğine soyundular.
Bunlara şunu demiştim:
"Biri size yanlış yoldasınız dediğinde, 'Sen de vaktiyle yanlış yoldaydın' karşılığını vermekle, yanlış yolda olduğunuzu itiraf etmekle kalmıyorsunuz; aynı zamanda, muhatabınızın da doğru yolda olduğunu ikrar ediyorsunuz demektir..."
Birçoğunun kafası basmamış ki sağda solda aynen devam ediyor.
***
Madem "
Atatürkçü" olduklarını iddia ediyorlar (içlerinde Atatürk profilli mebzul miktar FETÖ'cülerin olduğu biliniyor) bu sefer de Atatürk üzerinden anlatmayı deneyelim.
Bakınız muhteremler!...
Bu ülkede hiçbir zaman Atatürk'ü "
padişahçı" veya "
mürteci" diyerek itham eden bir aklı evvel çıkmadı.
"Paşam, laikliği dilinizden düşürmüyorsunuz ama 7 Şubat 1923'te Balıkesir Zağnos Paşa Camii'nde verdiğiniz hutbede, camiler sadece namaz kılmak için yapılmamıştır, din ve dünya için neler yapılması lazım geldiği konusunda görüş alışverişinde bulunmak için yapılmıştır demiştiniz" şeklinde bir hatırlatmayla, Atatürk'ü "laiklik" üzerinden mahkûm ve mahcup etmeye kalkışan bir Allah kulu da çıkmadı.
"Paşam harf devrimi yaptınız, fakat siz de okumayı yazmayı eski harflerle öğrendiniz" demek de kimsenin aklına gelmedi.
Oysa sizin o arşiv faresi mantığınızla hareket eden biri çıksaydı...
Atatürk'ü, 19 Ocak 1920'de
Sultan Vahideddin'e yazdığı mektuptaki
"Anadolu'daki çabalarımızla Padişahımızı
bütün cihanda hâkim kılmaya çalışıyoruz" ifadesi
üzerinden "
padişahçı" ilan ederdi.
Hele hele mezkur mektuptaki...
"Âcizleri, halife hazretlerinin gökyüzü seviyesindeki sarayının eşiğine bizzat yüz sürmek şerefinden mahrum kalmanın daha fazla devam etmeyeceği ümidi ve her zaman tekrarladığın sadakat ve bağlılık duygularımın sonsuz olduğunu padişahın huzuruna bir defa daha sunmayı başarma fikriyle bahtiyâr olarak..." diye devam eden ifadeleri karşısında "vay vay vay" diyerek apışıp kalırdı.
Demem o ki malul olduğunuz hamakatın tarihte eşi benzeri yok.
FETÖ konusunda güne bakmak yerine düne çakılıp kalmak için gerçekten de mucize çapında ahmak olmak lazım gelir.