Ekrem İmamoğlu'nu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na taşıyan süreç, başka diğer faktörlerin yanında "algı ve iletişim yönetimi" üzerinden de şekillendi. Ki bugün de siyasal ve sosyal mühendislik faaliyeti olarak devam etmekte. İmamoğlu hakkında bir şikâyet üzerine başlayan ön inceleme sürecinin kamuoyuna takdim biçimi, ona yakın bir özel ekibin ve uzantılarının nasıl çalıştığını anlamak bakımından örnek niteliğinde. Kuşkusuz, bu hadisede de madalyonun iki yüzü var.
Madalyonun ön yüzünden, yani İmamoğlu için oluşturulan "yapay mağduriyet portresinden" başlayacak olursak...
Türkiye'nin, Ekrem İmamoğlu diye bir gündemi yoktur.
Sn İmamoğlu, İstanbul'un seçilmiş belediye başkanıdır. Hakkındaki değerlendirme, icraatı ve vaatlerini yerine getirme performansına göre yapılmalıdır.
İmamoğlu'nu merkez siyasetin aktörü haline getirmeye dönük her durum veya gelişme, kendisine hak ettiğinden fazla güç vehmetmesi neticesi vermektedir.
İmamoğlu'nu İstanbul'dan ziyade Ankara'ya, yani ülke yönetimine taşımaya yönelik kurgular, polemikler, iddia ve söylemler dikkatle izlenmeye değerdir!
Ve nihayet... AK Parti döneminin, özellikle merkezi hükümetin İstanbul'a yaptığı altyapı yatırımları sayesinde İmamoğlu, göreceli fırsat penceresini değerlendirmekte olup kapasite açığı da şimdilik tam olarak görülmüş değildir. Madalyonun arka yüzüne gelince...
İdari ve adli bürokrasi, silsile halinde ve tanımlı kurallar dahilinde çalışır. Otomatik süreçler rutin davranış kodları geliştirirken, konu ve olaylara bir başka gözle bakılmasını engelleyebilir. Bu nedenle, her zaman iç gözetim mekanizmasının işletilmesi faydalıdır.
Devletin konuşma dili yazıdır. Yazıya dökülen her şey bağlayıcıdır. Yazmadan önce, "tecrübe, basiret, feraset" üçlüsü de çalıştırılmalıdır.
Kuşkusuz... İmamoğlu veya bir başkası yargıdan bağışık olamaz. İsme göre idareyi ya da yargıyı baskı altına alabilecek hiçbir tutum ve davranış kabul edilemez. Ama isimle iddia arasındaki bağlantı ve objektif denge de titizlikle kurulmalıdır.
Özetle...
İmamoğlu'nun elini bağlama biçimine ve yere değil de elini attığı işlere odaklanılmalıdır.
***
İÇ VE DIŞ TİCARETTE DİNAMİZM
Ticaret Bakanı Mehmet Muş'u, iyi izlemenizi öneririm. Meclis'te grup başkan vekiliydi ve çok çalışkandı. Bakanlıkta da öncelikleri belirleme, ekibi motive etme, saha ile masa arasındaki etkileşimi sağlama konusunda fark yaratacağı kanaatindeyim.
Esnaf mesela... Derdiyle dertlenen bir bakanı olduğunu bilmesi önemli. Pandemi şoku yaşayan esnafın maddi ve manevi tüm yönlerle yanında durulması milli bir görev.
İhracat... Bilhassa 81 ilde ihracat yapabilme kabiliyetine sahip firmaların tespiti, danışmanlık hizmeti tesisi, lojistik kolaylık sağlanması, satış yapılabilecek pazarların seçimi ve finansmanla desteklenmesi... Bütün bunları yakında göreceğiz.
Gümrükler... Teknolojik birikimin çok boyutlu kullanımına, kolaylık/denetim dengesinde etkinliğine tanıklık edeceğiz. Yeni dönemde, sınır ticareti de bölgesel sosyoekonomik şartların iyileştirilmesi için devrede olacak kanımca.
Ürün takip sistemi, piyasadaki rekabet açığının kapatılması, mevsimsel spekülatif oyunlar... Hepsinde yapısal değişimin ayak sesleri duyulacak diyelim.
NOT: Anneler Günü...
Dünyaya getiren onlar... Besleyip büyüten onlar... Baş tacımız onlar... Kadınlarımız onlar... (Neco/1975)
Genç yaşta ebedi âleme göç eden annemi rahmet ve duayla anıyorum. Şehit annelerinin ellerinden öpüyorum. Evlatlarımın annesi, sevgili eşime ödenemeyecek hakkı için şükranlarımı sunuyorum.