Dün Ankara Şehir Hastanesi'ndeydim. Sıramız geldi, ilk doz aşımızı olduk. Bu vesile ile gerek sağlık sistemimize gerekse milli hasletlerimize dair çok yönlü gözlem fırsatı buldum.
Öncelikli konu tabii ki pandeminin seyri...
Ankara'da tedavi edilen Covid-
19 hastalarının yarısının Şehir
Hastanesi'nde olduğu dikkate alındığında,
kontrollü normalleşme döneminde
yatan hasta sayısında gözlenen
3 kat artışı dikkatle not etmek gerek. Trend yukarı yönlü olmakla birlikte, nispeten yatay seyre dönme eğiliminin başlaması ise umut verici.
Çocuklarda, koronavirüs tablosuna ilişkin yorum ve değerlendirmelere gelince... Oransal olarak, önceki zirve dönemlerine kıyasla daha farklı bir görünüm söz konusu değil. Tedaviye cevap verme oranları ise yüksek.
Bir başka husus, Şehir Hastanesi'nin, tedavi hizmetlerinin yanı sıra
klinik çalışmalar ve tıbbi cihazlar noktasında kaydettiği mesafe. Türkiye'nin aşılarının ikisinin insan deneyleri yakında Bilkent'te başlayacak. Ayrıca, her yıl ciddi döviz çıkışına sebep olan tıbbi cihazların bakım ve onarımı için Şehir Hastanesi'ndeki yerli ve milli kapasite kullanılacak.
Ve milli dayanışma gücümüzün örnekleri...
Salgının ilk şok dalgasının vurduğu günler... Koordinatör Başhekim
Aziz Ahmet Sürel'in odasının kapısı açılır. Bir vatandaş kısaca kendisini tanıtır. Tıbbi maske tedarik edebileceğini söyler. Ki o sırada pek çok Avrupa ülkesi birbirlerinin koruyucu sağlık ekipmanlarına el koymaktadır! Esasen savunma sanayii alanında çalışan şirket sahibi,
"Başlangıçta 100 yeter mi?" diye sorar. Hocalar,
"500 mümkün mü?" diyecek olur. Vatandaş, ikiletmez
"500 bin adet üretir, gönderirim" der. Doktorlar, 500'ün, 500 bin adet olduğunu duyunca, bir hayli şaşırır. Ve o yok zamanda toplam 5 milyon adet tıbbi maske hibe edilir. Sonra... Sadece isminin Volkan olduğunu söyleyen vatandaş, sessizce işine döner.
Yine o yok günlerde MKE,
"teknik resmini çizip gönderin, hemen maske üretiriz" güvencesi ile sağlık çalışanlarını rahatlatır ve dediğini başarır.
Derken bir büyük kulübün taraftar derneğinin temsilcileri gelir,
"İmzalı 30 formayı, sağlık çalışanlarımıza moral olması için hediye etmek istiyoruz" der.
Bir sitenin hanım sakinleri ise ev yemekleri yapar ve hastane personeline ulaştırmak istediklerini söyler.
Bir diğer çarpıcı fedakarlık... Solunum cihazının dünyada arandığı günlerde, iki girişimcimiz daha önce kendi imkanlarıyla geliştirdikleri ve belli seviyeye getirdikleri cihazı, tüm telif hakları ile birlikte devlete bağışlar. Pek çok ülkeye ihraç edilen o cihazlar Türkiye'de ve dost ülkelerde nice canları kurtarır.
Ve nihayet...
Bir paragraf da Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca için...
Salgınla mücadele boyunca ülkenin dört bir yanındaki hastane yöneticilerinden gelen talepleri anında karşılamasının bilhassa anlatıldığını belirtelim.
Süreç boyunca iletişimi
"çıkışlıinişli" grafik izlese de... Tüm eleştirilere
karşın...
Bakan Koca hayatın olağan akışının sürdürülebilirliği, hastane yükünün yönetimi, aşı milliyetçiliğinin yaşandığı ortamda tedarik zinciri kurulması bağlamındaki üstün gayretleriyle de zikrediliyor.