İçinden geçtiğimiz süreçlerin "özgün" olduğunu ve tek izahının bulunmadığını belirterek söze başlayalım. Elbette her kararın, tercihin ve takdir yetkisinin iç tutarlılığı ve anlaşılabilir gerekçeleri kadar karşı değerlendirmeleri de söz konusu. Bu durumdan dertlenenler kadar, -negatif tablo oluşmasını isteyip- yararlananların çıkacağını da unutmamak lazım.
Yani meseleye...
Siyasi olarak, kardeşlik hukuku bağlamında ve -piyasalar dahil- dışsal unsurlar üzerinden bakmak mümkün.
Ve tabii ki her beyanın ya da anlatımın muhakkak ki "ama"ları da var. Mühim olan, olup bitenleri bütüncül olarak ele almak ve soğukkanlılıkla ileriye bakmak...
***
Kabul edelim ki siyasetin yapılma biçimi ve öncelikleri oldukça dinamik seyrediyor. Bugün birçoklarına şaşırtıcı gelen kararlar, birikimli olarak olgunlaşıyor ve zamanı gelince hükmünü icra ediyor. Bu, "faiz" tartışması için de böyle, İstanbul Sözleşmesi için de...
Haliyle, alışılmış veya kalıplaşmış değerlendirme biçimleri, özellikli değişim- dönüşüm anlarını açıklamaya yetmeyebiliyor. Burada mutlak doğruyu ya da yanlışı ispatlamak veya ikna olmak ya da karşı çıkmak da gerekmiyor. Zira halihazırdaki süreç, belirli ve hassas noktalardaki seçimler ile bu seçimlere dayalı tercihlerin halka mal edilmesi ve sonuçlarının ölçülmesi çizgisinde ilerliyor. O yönüyle işin akışını sabırlı ve dikkatli izleme gereği ortaya çıkıyor.
Yine bizler açısından, "Hakkı teslim edip kardeşlik hukukunu" teşvik etme yükümlülüğü de bulunuyor. Nedeni de gayet açık. Bizi, bizlere tükettiren kişi ve olayları titizlikle tahlil edip ayıklamamız da önem taşıyor, inandığımız doğruları söylememiz de.
Ve nihayet...
Dışsal unsurlar! Ki bunların hem içeride hem de uluslararası arenada dayatmacı aktörleri ile acımasız kuralları da mevcut.
***
Bu genel çerçeveden sonra Merkez Bankası'ndaki görev değişimini masaya yatırmak gerekirse...
Zamanın ruhu ve siyasal bilinçaltının kodları hakikaten belirleyici...
Teknik manada yaklaştığınızda, pozitif ama optimal seviyedeki faiz ile "piyasanın önünden gideceğim" mantığının eseri faiz arasında, çıktıları ve siyasete etkileri itibariyle çok fark var.
Dönemsellik açısından baktığınıza, "Benden önceki kararların diğer ucuna geçerek piyasa ile bir yol tutturacağım" mesajı verdiğinizde, "İçeride olup dışarıdakilere en yakın isim" konumuna gelirsiniz ki bu da sürdürülebilir değildir.
İnisiyatif ve yetki bağlamında yorumladığınızda ise para politikasını ekonomik işleyişin en başına yerleştirir ve kendinizi bağlarsanız, bu yükü tek başınıza taşıyamazsınız. Yetkinizin sınırlarını sürekli ölçmez ve sadece geçmişe dayalı ilişkilerinizin yeterli olacağını varsayarsanız, eksik hesap yapmış olursunuz.
Özetle...
"Ağzı olan konuşuyor" misali, farklı kutuplara savrulan mebzul miktarda senaryonun bulunduğu bir gerçek.
Hemen hemen hiçbirinin cari durumu tam ve doğru biçimde aydınlatmadığı göz önünde tutulursa...
Her düzeyde marifet "güveni tesis etmekten ve pekiştirmekten" geçiyor. Eleştiriye de kaygı beyanına da eyvallah.
Tek şartla...
Sonraki cümlede makulü bulmak, yapıcı olmak kaydıyla!