CHP'li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Mansur Yavaş ile CHP 24. dönem milletvekili iş insanı
Sinan Aygün'ü karşı karşıya getiren ve siyasete bomba gibi düşen
"rüşvet skandalı" dikkatlice analiz edilmesi gereken yönler içeriyor. Zira, konu ana ekseninden saptırılmaya çalışılıyor.
Burada üzerinde durulması gereken hususların başında,
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu'nun, bu kritik süreci yönetme biçimi ve varsa stratejik hesaplarının ne olduğu geliyor.
Bir diğer husus da
CHP'li belediyelerin
idari ve mali sorunlarını aşma biçimi ile
şimdiye kadar AK Parti'ye yönelttiği suçlamaların
haksızlığında ve aksine o iddialarla
bizzat malûl olmasında düğümleniyor.
***
Şimdi cevap bulunması gereken ilk soru şu:
Kemal Bey, daha birkaç hafta öncesine kadar ailece görüştüğü hatta birlikte sinemaya gittiği Sinan Aygün'ün şikayetini dinledikten sonra, neden Mansur Yavaş'la bir araya getirerek meseleyi çözmüyor? Niçin zaman kazanmayı tercih ediyor ve partinin mali işler sorumlusu Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu üzerinden halledeceğini vaat ediyor? Aygün'den önce ve sonra görüştüğü Yavaş'ın anlatımlarına nasıl ikna oluyor? Burada, klasik basiretsizlik hali mi yoksa, tıpkı Külliye'ye giden CHP'li iddiasındaki gibi fırsatçılık durumu mu yaşanıyor? Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerin büyükşehirlerde üstlendiği sorumluluğu yerine getirmesindeki yetersizlikleri ve beceriksizlikleri biliyor. Buradan, mağduriyet üretmeyi, CHP tabanını konsolide etmeyi,
"kayyum atanacak söylentisi" yayılmasını hedefliyor! Aygün'ün CHP'den ihracı için jet hızıyla düğmeye basılması, parti ile bağının kesilerek,
"Sorun, CHP'nin dışındadır ve CHP'ye yönelik operasyon söz konusudur" algısı yaratılması da bu tezi doğruluyor!
Bir adım ileri giderek,
"Konu bizim için kapanmıştır, yargıya intikal etmiştir" denilerek, son 9 yılda Kılıçdaroğlu'nda benzerleri
çokça görülen yöntem kullanılıyor.
Madalyonun bir diğer yüzüne gelince...
CHP Sözcüsü
Faik Öztrak'ın,
"Gerek İstanbul'da gerekse diğer büyükşehirlerde artık yeni şerifler var" beyanı
da gelinen noktayı özetliyor. Sözde dürüstlük
sloganı ile kitleler zinde tutulurken, arka
planda CHP'li belediye başkanları adına iş
alemine racon kesen yeni aktörlerin türediği
ilan edilmiş oluyor.
CHP'li belediyelerin düne kadar eleştirdikleri zam silahını çekmesi, borçlanma için meclislerden yetki istemesi, yurtdışında para araması seçim dönemi ile sonrasındaki söylem- eylem farkını açıkça ortaya koyuyor.
Tutarsız da olsalar, hayatın gerçekliği içinde yorumlanabilecek bu hamlelerin ötesinde,
"kral çıplak" dedirten olay ise CHP'li belediyelerin kaynak bulmak için piyasaya salma salmasında ve bu amaçla elindeki kamu yetkisini kullanmasında patlak veriyor.
***
Sinan Aygün, kamuoyunun yakından tanıdığı, özgün özellikleri, inişli çıkışlı grafiği olan, insani yanı güçlü bir isim. Artık hukuki hesaplaşmaya sahne olan, iş yapma ve risk alma tarzında mevzuatın esnekliklerini kullanmış olabilir! Ancaaak, belediyenin bir punduna getirip okul veya bağış adı altında aracılar vasıtası ile fatura çıkarma girişimi imar mevzuatının ötesinde sonuçlar doğurur!