Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la, Katar'dayız. Stratejik İşbirliği Toplantısı kapsamındaki görüşmelerin yanında, Doha'daki Türk Askeri Birliği'ne ziyaret de gerçekleştirildi.
Uçağın gündemi, esasen devlet meseleleri idi. Ancak, CHP Genel Merkezi'nden dışarıya taşan ve parti yönetiminin altında kaldığı kumpasın kurgusu üzerine de sohbetler olmadı değil. Yorumların özünü, CHP'de giderek hastalıklı hal alan "derin devletçilik oyunu" oluşturdu. Sözde, devletin bir kanadı ile temas içinde olduğunu söyleyen kimi aktörlerin anlatımlarının, CHP içi hesaplaşmalarla bir noktada birleşebildiği üzerinde duruldu.
Eskiden FETÖ'cülerden beslenen CHP Genel Başkanı'nın, bu kez medet umduğu çevrelerdeki çapsızlığın maliyetine katlandığı da ileri sürüldü. Toplamda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun, zaten inandırıldığı senaryolarla uyumlu siyasi tezgahlardan acemice istifade ettiği tezi de işlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, CHP'nin iç işlerine müdahil olduğu yalanıyla gelişen süreçte, Kılıçdaroğlu bağlantılı üç ihtimal dillendirildi. Ya baştan beri kumpasın içinde ya kurgudan haberi olmasına rağmen ses çıkarmadı ya da bir dedikoduyu fırsata çevirmek isterken eline yüzüne bulaştırdı.
Ama… Olayın başı ne olursa olsun sonu, belli hamleleri zorunlu kılıyor.
1- Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan süratle ve samimi biçimde özür dilenmesi gerekiyor.
2- CHP içindeki olası genel başkanlık yarışında Muharrem İnce'yi diskalifiye etmek için şeytani planlar kuran parti yöneticilerinin deşifre edilerek, ihracı zorunluluk olarak görünüyor.
3- Kılıçdaroğlu ve İnce'ye yaramayan bugünkü tablodan bilhassa CHP çatısı altında kim ya da kimlerin avantaj sağladığına dikkat etmekte sayısız fayda bulunuyor.
Özetle…
Yeni CHP'yi (!) yeniden dizayn etmek için harekete geçen parti içi ve parti dışı odakların ortaya çıkarılmasında demokratik siyasetin geleceğine dair hayırlı hususlar yatıyor.
Üç kitap ve mesajı
Ticaret Bakanlığı'nın gümrük idaresinde yıllarca üst yöneticilik yapan Mülkiye'den arkadaşım
Mehmet Korkmaz, yakın zamanda özel sektöre geçti. Lojistik ve gümrükleme alanında uzmanlaşan Ünsped'de ziyaretine gittim.
Derken, grubun ortaklarından Yusuf Öztürk Bey de yanımıza geldi ve kurduğu sistemi göstermek istedi. Binayı gezerken,
Haluk Ündeğer'in fikir babası olduğu bir detay ilgimi çekti. Şirkette çay kahve molası verilen ortak alanların gözle görülür bir köşesinde üç kitap yan yana idi:
"Kur'an-ı Kerim, Anayasa, Ticaret Yasası." Bir özel sektör kuruluşunun, iş yapma biçimini, bugünün yarını da olduğunu düşünerek hareket etmesinin gereğini bundan daha iyi özetleyen fotoğraf olamaz.
Allah, kutsal kitabının yolundan ayrılmadan, bu dünyaya ait kitapları da gözeterek çalışmayı dileyen herkese nasip etsin!