Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın kararlılığı ve risk
yönetme kabiliyeti sayesinde,
Türkiye'ye güvenlik sorunu ihraç edilen
Suriye sahasında üç önemli harekat
(Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı)
başarıyla sonuçlandırıldı.
Peki, Ankara'da ABD, Soçi'de Rusya ile sağlanan mutabakatların ardından ülkelerin pozisyonu, bilhassa terör örgütlerinin (YPG ve DEAŞ) geleceği acaba nasıl yorumlanabilir?
Kabul edelim ki...
ABD'nin, Suriye politikası başlangıçta DEAŞ'a karşı idi. Ancak zamanla Amerikan bürokrasisine nüfuz eden radikal Evangelistler,
"Fırsat bu fırsat" diye baktı ve bir Kürt devleti peşinde koştu.
Ankara'nın, iki büyük güçle tesis ettiği yeni denge gösterdi ki...
YPG terör örgütünün çözülmesi söz konusu. Yüz milyonlarca dolar nakit, silah ve mühimmat desteği sağlanan örgüt TSK karşısında duramadı. YPG'nin demografik yapı ile oynayarak siyasi iktidar arayışına yönelme oyunu bozuldu. ABD Başkan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı, YPG'nin birkaç gün içinde dağıldığını gördüğü içindir ki tam kadro Türkiye'ye gelme gereği duydu.
Kuşkusuz...
ABD yaptırımlarına rağmen Türkiye'nin harekat yapmasından ve ABD askerlerinin çekilmesinden Ruslar bir hayli etkilendi. Lakin... Rusların, YPG terör örgütünü Suriye'de
"açık hesap" gibi kullanma ihtimalini dikkate almak gerekiyor.
"Nedir o hesabın alt başlıkları?" diye sorulacak olursa... Tabii ki İdlib'deki statüko, siyasi geçiş süreci, Suriye Milli Ordusu'nun sistemdeki yeri ve Türkiye'nin kontrol ettiği toprakların durumu.
Buna karşın...
YPG, ABD yönetimi açısından bir iç siyaset malzemesi haline gelmiştir. Amerikalılar hâlâ YPG terör örgütüne
"vefa borcunu!" ödeme arayışındadır. Tel Abyad ve Resulayn'ı boşaltan YPG'li sayısı 2 bin civarında tahmin edilmektedir. Petrol kaynaklarını rejime ve dolayısıyla İran'a bırakmak istemeyen ABD, yine YPG'yi kara gücü olarak kullanacak, Suriye petrollerinden sağlanan kaynaklarla da finanse edecektir.
Önümüzdeki günlerde...
Askeri, istihbari ve diplomatik açıdan, Rusların da rolü ile Türkiye, rejim unsurları ile olabilen en üst düzeyde koordinasyon sağlamayı düşünecektir. Kaldı ki TSK, Barış Pınarı hamlesi ile yukarıdan baskı kurmasaydı, rejim unsurları da aşağıdan hareketlenemezdi.
Ve nihayet DEAŞ dosyası!
DEAŞ'ın yabancı savaşçı sayısı 2 bin, Irak ve Suriyeli erkek militanı 10 bin olarak öngörülüyor. Kontrol altına alınan bu örgütün ayrıca kamplarda tutulan 100 bin civarında da kadın ve çocuklardan oluşan bağlantılı grupları söz konusu. Türkiye, operasyon bölgesi çevresinden 100 kadın-çocuğu, 17 DEAŞ mensubu erkeği getirmiştir. Her ülke DEAŞ'a angaje olan kendi vatandaşlarını yargılayıp kendi çözümünü bulmak zorundadır.