Öyle bir coğrafyada öyle bir memlekette yaşıyoruz ki bazen ağaçlardan ormanı göremediğimiz, görsek de yeterince harekete geçemediğimiz oluyor.
Konuların ağırlığı, gündemin sıcaklığı bilhassa sosyolojik sahadaki gelişmelere arzu ettiğimiz ölçüde eğilmemizi engelliyor. Çoğu zaman genellemelerle yetiniyor ya da özel gözlemlerimizle hüküm veriyoruz.
Bugün,
"Türk toplumunun en güçlü yanı nedir?" diye
sorduğumuzda,
"Aile" cevabı ile
karşılaşıyoruz. Klişe gibi görünse
de bu cevap özünde doğru. Ekonomik ve toplumsal sahadaki pek çok sorunu aile içi dayanışma sayesinde aşabiliyoruz. Farklı ülkelerde,
"sosyolojik patlama eşiği" olarak görülen olayları, Türk ailesinin özgün karakteri ile krize dönüşmeden çözebiliyoruz.
Sözde...
Aileye, ailemize çok değer veriyoruz.
Lakin...
En çok yıprattığımız, en çok yıpranan kurumun aile olduğu gerçeği ile yüzleşmiyoruz.
***
Esasen ihtiyacımız olan, bir zaman serisi içinde düzenli bilimsel çalışmalarla Türk aile yapısının izlenmesi. Bu konuda, dönemsel anketler veya araştırmalar yapılmıyor değil. Ancak... Kamuoyunun dikkatini çekecek tarzda, olumlu ve olumsuz yönleri çarpıcı biçimde ortaya koyabilecek, veriye dayalı, çok yönlü analizlerin açığı giderek artıyor.
Ben de genellemede bulunmanın hata payını kabul ederek devam etmek istiyorum.
Gençler, aile kurma fikrinden uzaklaşıyorlar mı? Ya da evlilikler geç ve güç kurulup, çabuk mu yıkılıyor?
Sabır, sebat, özveri, karşılıklı anlayış gibi değerler, bireysellik, bencillik, kolaycılık ve çıkarcılığa feda mı ediliyor?
Sosyal medya, paralel aile yapıları mı üretiyor? Yani... Evlilikler, zoraki birliktelikler olarak dışarıya karşı sürdürülürken, aile fertleri sadakatsiz bir dünyanın oyuncularına mı dönüştürülüyor?
Cep telefonunu eline alan, kendi küçük alanına çekilirken, en çok değer atfettikleri insanlarla bile yüz yüze konuşamaz hale mi geliyor?
Ergenlikle birlikte ailelerin, çocuklarını yetiştirme biçimleri erozyona mı uğruyor? Gençler, zamanın birer temsilcisi haline gelirken, neden en küçük sarsıntıda psikolojik çöküş yaşıyor?
***
Soruları uzatmak, muhtemel cevaplar almak mümkün...
Artık... Formatlı insan yetiştirme iddiasının büyük ölçüde karşılığını yitirdiğini -istesek de istemesek de- kabul etmek zorundayız. Bununla birlikte, insanın insan olma vasfından kaynaklanan özelliklerini, bu topraklara özgü inanç birikimini, geleneği, göreneği, ortak kültürü, vatan ve millet sevgisini kazandırarak, küresel insanların yetiştiği şartlarda olduğumuzun bilinci ile davranmamız.
Aile...
Çok kıymetli. Her türlü dışsal tehdide karşı, aile birliğini, aile içi sahiplenme duygusunu, hayırlı evlat yetiştirme motivasyonunu koruyup kollamalı, kimsenin kimseye bu sahada üstünlük empoze etmesine fırsat tanımamalıyız...