16 Haziran gecesi Türkiye'yi ekran başına kilitleyen
"yuvarlak masa buluşması" perde önü ve perde arkası yönleri ile siyasetin geleceğine dair önemli ipuçları verdi.
Cumhur İttifakı'nın adayı
Binali Yıldırım, Millet İttifakı'nın adayı (HDP destekli)
Ekrem İmamoğlu ile ekran karşısında kozlarını paylaşırken,
"karakter oyuncusu" ile
"oyuncu karakteri" arasındaki fark da ortaya çıktı.
İlk fark,
"kamuoyu ve algı yönetimi" üzerineydi. Yıldırım, Türk filmlerinin babacan karakter oyuncusu görünümü ve doğal hali ile mesajlarını aktarmaya çalışırken CHP'li İmamoğlu, Amerikan filmlerinden fırlamışçasına kendisine biçilen rolün icabı olan karakteri sergiliyor, kişisel gerçeğini gizleyebiliyordu.
İkinci fark,
"iletişim yönteminden" kaynaklanıyordu. Yıldırım, tecrübeyle sabit birikimini ve klasik ikna metotlarını kullanırken CHP'nin adayı sırtında yumurta küfesi olmamanın rahatlığıyla vaat ediyor ve bunları da modern pazarlama teknikleri ile ortama sunabiliyordu.
Üçüncü fark,
"sosyal psikoloji" ile ilgiliydi. Yıldırım,
hem meramını ifade etme hem
de rakibin salvolarını karşılama
çabası içinde samimiyetini dışa
vururken, CHP'li İmamoğlu maskeli
yüz ifadesini koruma, sinirlerine
hakim olma tavsiyesini uygulama,
mağdur pozisyonu üretme
uğraşındaydı.
Dördüncü fark,
"hedef seçmen kitlesindeydi." Yıldırım, İstanbul'un tamamına
seslenirken, CHP'nin adayı
çantada keklik gördüğü orijinal
mahallesinden ziyade muhafazakar
tabana ve kararsızlara yatırım
yapmayı deniyordu.
Beşinci fark,
"yerli ve milli unsurlar ile karşıtlığında" düğümlenmişti. Binali Bey, Anadolu kimliğini yaşayan ve yaşatan hali, memleket sevdalısı görünümüyle sahnede kalırken, CHP'nin adayı imaj yapımcıların, küresel formatlı akıl hocalarının çizdiği yoldan gitmeyi tercih ediyordu.
Ayrıca...
16 Haziran yayınındaki içerik ve performans da teyid etti ki...
CHP'nin adayı özel
kurgulara rağmen, Türkiye
Cumhurbaşkanı ile aynı kulvara
taşınamaz. Ancak yerel ölçekte
yarışa girdiği adaylarla kendisini
var edebilir.
AK Parti; mega projelere
odaklı heyecanı öncelerken, bizzat
inşa ettiği sosyal yardım ağlarının
CHP'nin adayı tarafından
sahiplenilmesi ironik ve ibretlik
bir tablo arz etti. Hassas ekonomik
ortamlarda, sosyal dayanışmanın
güçlendirilmesi ve her
bireyin yalnız olmadığını hissetmesi
ile sandık arasındaki güçlü
bağ yeniden keşfedilmiştir.
Ve nihayet...
Hayat sosyal medyadan ibaret değildir. Lakin sosyal medyayı etik ve doğru kullanan siyasi ekipler, yarışta hızlı mesafe alabilmekte, günün koşulları politikacıyı da konvansiyonel medyayı da yeniden yapılanmaya zorlamaktadır.