Konu, ekonomiden açıldı mı bu alanda Nobel ödülü sahibi
Paul Samuelson'un
"Economics" adlı, ders kitabı olarak da okutulan eserindeki eşsiz anlatımı akla gelir:
"Bir papağana arz ve talep kelimelerini ezberletebilirseniz, onu iktisatçı yapabilirsiniz!" Ekonomi teorisine
damgasını vuran
Samuelson, iktisadi
olayların ve istikrarın
yalnız piyasa gücünün
serbest bırakılmasıyla
sağlanabileceği tezine
karşı geliştirdiği fikirlerle
de tanınıyordu.
Bu hatırlamayla birlikte Türkiye'deki güncel soruna eğilirsek...
"Tarım fiyatlarındaki oynaklık" yıllardan beri büyük dert. Bu alandaki dengesizlik, öteden beri enflasyon üretmeye meyilli olduğu için gereksiz bir yığın faiz kararı alınmasına ve piyasada sağlıklı çalışan firmalara, kemoterapi benzeri müdahalede bulunulmasına yol açtı. Bir başka ifade ile Türkiye ekonomisinin üretken gücü, faiz artışları yüzünden bünyesel direncini kaybetti ve sürekli destek bekler hale geldi.
Bugünlerde, çarliston biber örneği ile popüler olan sebze-meyve fiyatlarındaki şoklar, tarihin garip cilvesi olsa gerek, 2000'li yıllarda uygulanan dezenflasyon programının da ilk aylarında yine baş ağrısı nedeniydi. İşte bu tarihi tecrübe de bir kez daha ispatlıyor ki piyasa ekonomisi, keyfilik veya başıboşluk değildir. Piyasa, devletin düzenleyici ve denetleyici rolü ile birlikte düşünülmek durumundadır. Meclis'in yasa fabrikası gibi çalışmasının istendiği bizim ülkemizde esasen kuralların kararlılıkla uygulanması önemlidir.
***
Meselenin, anlık fotoğrafı gerek tarım gerekse gıda ürünlerinde, aile bütçelerinin fazlasıyla zorlandığını teyit etmektedir.
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın,
"Fiyatlara ayar çekeceğiz" mesajı ile Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak'ın
"Tarladan sofraya uzanan bir ekosistem kuracağız" açıklaması birlikte okunmalıdır. Bu da demek oluyor ki...
Üretimde verimlilik, maliyet bazlı fiyatlandırma ve tarım sigortasının yaygınlığı,
Hasat sonrasında ise depolama ve paketlemede modern işletmelerin varlığı,
Lojistik süreçlerin belli dönemlerde sübvanse edilmesi gereği,
Ve nihai satış noktalarında tüketicinin sahipsiz bırakılmaması mutlak ihtiyaç.
Tanzim ve mobil satışlar ağlarının kurulması bir ilk adım olabileceği gibi, 4-5 büyük grupta yoğunlaşan marketlerin elindeki imtiyazlı satış güçlerinin regüle edilmesi de bir zorunluluk.
Tarım Bakanlığı verileri, yaş sebze ve meyvenin yüzde 30'unun hallerden geçtiğini gösteriyor. Yani, sorunlu alanın üçte birine neşter vurulması doğru olsa da yetmeyebilir.
Bu nedenle Bakan Albayrak'ın bütüncül ve yapısal yaklaşımını, benzeri problemleri bir daha yaşamamak adına dikkatle not etmekte fayda var.