Ne demişti Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak, "
Bize bağlı konularda piyasaların gerisinde olmayacağız, önünde olacağız!"
Bu açıklamasının ardından gözler geçtiğimiz ayın son haftasındaki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısına çevrilmiş, yine "
faiz artışı" üzerine senaryolar yazılmıştı. Ancak, Merkez Bankası piyasaların kurguladığı gibi faizde yukarı yönlü bir düzenlemeye gitmedi.
Peki, "
Albayrak ve ekibi piyasaların gerisine mi düşmüş oldu?" Kuşkusuz,
"
Hayır!"
Nedenlerine gelince... Burada dikkatlice
analiz edilmesi gereken hususlar
söz konusu. Hem yeni dönemin kodlarını
içselleştirmek hem de bu dönemde pozisyon
avantajı elde etmeye dönük kimi kısa
vadeli hesapları görmek için.
Şimdi sadeleştirerek, gerekçelerimizi sıralayalım:
Faiz, birileri bakımından basit bir
kâr realizasyonu aracı olsa da Merkez
Bankası için doğrudan "
enflasyon hedefine" bağlı bir enstrüman. Bu da
demek oluyor ki faiz artışı taleplerini bir
yerde kırmak, -benim ifademle- piyasaya
teslim olmamak gerekiyor. Evet, enflasyon
yüksek seyrediyor. Lakin yılın son
çeyreğini, büyüme ve fiyat istikrarı bakımından
doğru okumak gerekiyor. Yani,
faiz artışı sanıldığı gibi bir çözüm olarak
durmuyor.
Yeni yönetime kredi açmayan
yabancı finans lobisi direncini sahaya
yansıtıyor. Hem kur hem de faiz baskısına
devam ediyorlar. Özellikle bankacılık
sektörü üzerinden, reel kesimi sıkıştırarak
ekonomi yönetimini dar bir kanala girmeye
zorluyorlar.
Bir başka anlatımla, Başkanlık Kabinesi'nin özel sektör- büyüme- istihdam duyarlı yaklaşımını istismara yönelerek ve ilk etapta kuru oynatarak ikinci etapta banka kredilerinin kesilmesini zorlayarak firmaların, Ankara'nın kapısına yığılmasını arzuluyorlar!
Başka?.. Orta Vadeli Program ve 2019-2023 Stratejik Planı hazırlanırken, şimdiye kadar açtıkları geniş hareket alanında alıştıkları tarzda oynamak için psikolojik üstünlüğü ele geçirmeye çabalıyorlar. Ekonomide, beklentiler satın alınır, gerçekler satılır. Hepimiz biliyoruz ki görünür gelecekte beklentiyi oluşturan ve doğal olarak yöneten taraf kazanacak. Bakan Albayrak'ın "
Ekonomi gündelik reflekslerle yönetilecek bir alan değil. Anlık gelişmelere takılan bir yönetim görmeyeceksiniz" sözü tam
da bu anlamda yerli yerine oturuyor.
Ve nihayet... Etkili iletişim yönetimi gayreti, piyasalara "
kazan -kazan daveti" ve umut yaratan orta vadeli ekonomi yaklaşımı kapsamında, eylüle takvimlendirilen hazırlıklar bitirilinceye kadar küçük ama etkili adımlar da atılıyor. Açık ve şeffaf bilgi paylaşılıyor, enflasyona hassas politikalara atıfta bulunuluyor, Hazine borç çevirme oranı mütevazı da olsa azaltılıyor, bütçe tasarrufu için ciddi tedbir alınıyor, yeni kaynaklar geliştiriliyor.
Özetle... Türkiye'nin üzerine üzerine gidenler ile Türkiye üzerine yatırımı tercih edenler arasındaki çizginin keskinleşeceği günler bizi bekliyor. Toplumsal farkındalık, milli sabır ve gerektiğinde sergilenecek fedakârlıkla üstesinden gelinemeyecek sorun yok!