Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne nihayet geçiyoruz. Bu,
Ekim 2007'deki anayasa referandumu ile temeli atılan,
Nisan 2017 referandumunda mimarisi ortaya konulan,
Haziran 2018 seçimleri ile ruhsatı verilen tarihi büyük bir sistem dönüşümü. Artık devlet ve siyaset eski parametrelere göre işlemeyecek ve değerlendirilmeyecek. Yepyeni bir sistem başlayacağı için aynı zamanda öğrenme ve uyum süreci de yaşanacak. Kuşkusuz, Türkiye köklü devlet geleneğine, demokratik siyasi deneyime ve bürokratik birime sahip bir ülke. Dolayısıyla kökünden sökülen bir devletten değil, bin yıllık devlet çınarını güdük bırakan ayrık otlarının ayıklanmasından söz ediyoruz.
***
Yeni sistemin dinamiklerini okumak, anlamak ve anlatmak her zamankinden önemli ve gerekli olacak. Tam da bu nedenle değişim yönetimi adına dikkat edilmesi gereken birkaç hususu hatırlatmakta yarar var:
Yeni sistemin ilk günlerinde, olası aksaklıkları bahane ederek, sistemik değişimi fırsata dönüştürmek yerine risk olarak sunanlara, çözüm yerine bahane üretenlere prim vermemek gerek.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, yeni aktörlerine idari kredi de açılmak durumda.
Unutmayalım, bugünün tecrübeli isimlerinin birçoğu Ankara'ya geldiklerinde devleti bilmedikleri iddiasıyla eleştirilmiş, hatta küçümsenmişlerdi. Şimdi hemen hepsi övgüyle anılan performansların temsilcileri. Bu da demek oluyor ki yenilikle- deneyimin kesişim kümesine odaklanmak, yenilere alan açmak, onları cesaretlendirmek lazım.
Parlamenter sistem kör topal sürerken eş anlı olarak halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı'nın işi, sanılandan da zordu. Geride bıraktığımız sistem, Cumhurbaşkanı açısından
"yük olanların" sistemi idi. Yeni sistemin Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'dan
"yük alan" bir sistem olması hakikaten mühim.
Sistemin hızı ile etkinliği arasındaki ince çizgi de hassasiyetle gözetilmek zorunda.
"Şipşak foto" benzeri kamu yönetimi beklentisine de kapılmamalıyız. Devletin, kervanı yolda düzme anlayışından kurtulmasını ama aynı zamanda yol açmak yerine yolu tıkayan bürokrasinin de tarihe karışmasını anlamalıyız.
Cumhurbaşkanı'nın beklenti ve hedefleri de yönetimde rol veya aktif görev vereceği isimler tarafından doğru yorumlanmalı. Ne pahasına olursa olsun,
"Cumhurbaşkanı'nın gözüne gireceğim" hesabıyla hareket edilmemeli. Aksine, "
İşimi düzgün, zamanında, milletin beklenti ve ihtiyaçları ile devletin gereklerine göre yaparsam itibar kazanırım" yaklaşımı
akılda tutulmalı. Zaten, yeni sistemde
Cumhurbaşkanı'nın her kişi, kurum
veya kararı test edeceği bir dizi alternatif
kaynağı da bulunacak.
Ve son olarak... Yeni sistemde,
"ego yarıştırması, kariyer planlaması" gibi kişisel tutumlar,
Cumhurbaşkanı'nın çizdiği rotanın dışına
sapmaya yol açacağından, yetki ve
sorumluluk noktasında sürtüşme değil;
işbirliği kültürünün yerleşmesine özen
gösterilmeli.