Bayram boyunca yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim çok net...
Tüm siyasi tartışmalara ve mesaj verme niyetine rağmen "
sağduyunun ağır basacağı" görülüyor.
Vatandaş, istikrarı önemsediği kadar güven ortamını da önemsiyor. İşte bu nedenle ağırlıklı olarak "
ekonomi" ile ilgili sorulara muhatap olduk.
Kimse türbülans istemiyor. İsraftan, verimsiz harcamalardan uzak durulması gerektiğini söylüyor. Kaynağı belirsiz vaatleri ciddiye almıyor. Popülizme kapı aralamıyor. Hal böyle olduğu için ileriye dönük teminatları can kulağı ile dinliyor, ikna olmaya açık izlenimi veriyor.
***
Hepimiz biliyoruz ki seçim döneminde açıklanan vaatler ve yapılan somut ödemeler söz konusu... Maliyeti 30 milyar lira civarında. Tabii ki finansmanı çok mühim. Türkiye ekonomisini, kalıplarla değerlendirdiğinizde gördüğünüz tablo ile Türkiye'yi kendine özgü dinamiklere göre değerlendirdiğinizde vardığınız tablo birbirinden farklıdır. Türkiye, ekonomideki esneklikleri ve emniyet supapları ile hakikaten çok orijinal bir ülkedir.
Örneğin, sadece imar barışı ile elde edilecek gelir -abartılı tahminler bir kenara bırakıldığında dahi- 48-68 milyar lira arasında değişmektedir.
Bedelli askerlik, vergi ve sigorta prim borçlarında yeniden yapılandırma vb. kalemler eklendiğinde ciddi miktarda gelir sağlama kapasitesi mevcuttur.
Kuşkusuz, süreklilik kazanan giderlerin karşılanmasını bir defalık gelirlere bağlamak doğru değildir. Ancak bu aşamada gerekli olan, yılbaşında bütçelendirilmeyen harcamaların karşılığının bulunmasıdır. Hazine'nin, nakit yönetimi ise kısa süreli bir fırsat penceresi açacaktır.
Böylece, 2019'a girilirken;
Ödenek tahsislerinin gözden
geçirilmesi,
Harcamaların rasyonalize edilmesi,
Vergi tabanının genişletilmesi
mümkün olacaktır.
25 Haziran sabahından itibaren üç adımın eş anlı olarak atılması pek çok ezberi bozmaya yetecektir:
1- Yenilenen ve güven aşılayan bir ekonomi kadrosu.
2- Yeni bir ekonomik program.
3- Mali tedbir dizisi.
Netice... Hayat seçimlerimizden ibarettir. Gün, duyguların değil, aklın günüdür.