Pe11 Eylül 2001... 20 Ocak 2018... NATO’yu sorgulama zamanı
10.02.2018, Cumartesi
Bilmem hatırlar mısınız? 11 Eylül 2001'de New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne (İkiz Kuleler) yönelik saldırıların ardından ABD, NATO nezdinde önemli bir hamle yapmıştı. NATO Konseyi, terör eyleminin ABD dışından yönlendirildiğine ikna olmuş ve kurucu belgesi Washington Antlaşması'nın 5. maddesini işletme kararı almıştı. NATO'nun, bir üyesine yapılan saldırının, tüm üyelere yapılmış sayılmasını ve dayanışma ile bertaraf edilmesini esas alan "taahhüt maddesinin" devreye alınması önemli bir gelişmeydi.
Bugün ABD, Irak'ın işgali ve beraberindeki hatalarından doğan DEAŞ terör örgütünü etkisiz kılma iddiasıyla Suriye'nin kuzey doğusunda tehlikeli bir oyun oynamakta. Terör örgütü olarak tanıdığı PKK'nın, Suriye kolu olan PYD-YPG'yi meşru (!) ortak gibi sahiplenmekte. Böylece bir NATO ülkesi olan Türkiye'nin sınırında, bir başka NATO üyesi olan ABD, terörü askeri ve siyasi açıdan himaye etmekte.
Sadece bu çelişki bile NATO'nun misyonunu sorgulamak için yeterli gerekçeler sunmakta. Evet NATO, Türkiye'nin sınırlarını koruma hakkına atıfta bulundu, 20 Ocak 2018'de başlayan Zeytin Dalı Harekâtı'na kerhen de olsa destek verdi. Gel gör ki NATO misyonu, gerçek manada terörle mücadele eden tek üyesi konumundaki Türkiye'ye karşı terör tehdidi yaratılmasına mani olamadı!
***
Oysa NATO, sadece Rusya'ya karşı bir savunma kalkanı olarak görülemez. NATO, istihbarat alışverişi başta olmak üzere üyelerine yönelik her türlü (terör dahil) saldırı karşısında verilecek tepkinin etkili koordinasyonu için uygun bir zemin olmak durumunda. Terör, siber tehdit, enerji güvenliği, kimyasal silahlar... NATO'nun güncel görev alanlarına girmeli, ittifak anlaşması bu çerçevede yenilenmeli. Farklı NATO Zirveleri'nde bu hususlara ilişkin niyet beyanları olsa da tablo iç açıcı değil. Zira NATO üyeleri, kendi içlerinde terör örgütleri arasında ayrım yapabiliyor. Bir ülkenin terörist saydığı kişi ya da örgüt bir diğer NATO üyesi tarafından -sözde- özgürlük savaşçısı (!) görülebiliyor. Netice olarak... Küresel güvenlik için ikiyüzlü diplomatik tavırların terk edilmesi gerekiyor. Neden? Çünkü akrep, dereyi geçerken dahi sırtına bindiğini sokar!
*****
PETROL-GAZ VE MAŞALAR...
ABD, Kanada, Hindistan, Fransa, Hollanda, Çin, hatta Hırvat enerji şirketleri oradaydı. Petrol ve gaz sahaları için anlaşma imzalamışlardı. Amerikalı Conoco Phillips, Occidental, Veritas, Improved Petroleum Recovery Group, Kanadalı Petro Canada, Tanganyika, Hindistanlı Oil and Natural Gas Corporation, Fransız Total, Hollandalı Shell, Çin Ulusal Petrol ve Gaz Geliştirme Şirketi ve Hırvat INA. Tabii dikkate alınması gerekennokta şu ki... Suriye'deki petrol ve doğalgazkaynaklarının büyük bölümü ülkeninkuzey doğusunda bulunmakta. Böylece,Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın(CENTCOM) Menbiç'ten Deir ez Zor'a uzananbölgede kalma ısrarı daha iyi anlaşılmakta.
DEAŞ'la mücadelenin Orta Fırat Havzası'nda sürdüğü iddiası ise terör örgütü YPG ile devam eden silahlı ilişkinin yeni gerekçesi (!) olarak ileri sürülmekte.
ABD'nin güncel ajandasında Suriye'deki siyasi geçiş dönemine odaklanmaktan ziyade, Suriye'de kurulacak rejimin, ülkenin kuzeyi ile ilgili iddiasını Washington'la müzakere etmesi, gücü ve doğal kaynakları paylaşması hedefi var. Hal böyle iken Türkiye'nin meşru müdafaa kararını kimse tartışmaya açamaz!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.