Meğer Washington, Türkiye'yi tatmin edeceğini düşündüğü (!) bir planlama içindeymiş... Afrin'deki YPG-DEAŞ terör unsurlarına karşı başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı ile YPG'nin, ABD desteği sayesinde kontrol altında tuttuğu Menbiç'e yönelik operasyon kararlılığı, o dosyanın nihayet açılmasını sağladı.
ABD'nin "
Suriye politikası" deyince şu üç ismi dikkatle not etmek gerekiyor: "
CIA Başkanı Mike Pompeo, Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel ve DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk."
DEAŞ'ı yenilgiye
uğratma iddiasıyla, YPG
terör gruplarını müttefik
olarak seçme tercihi
CIA'nındı. CIA'nın açtığı
alanda, Obama döneminden
kalan DEAŞ'la
Mücadele Koordinatörü
McGurk ilerledi ve YPG'yi, ABD için "
operasyonel ortak" olarak örgütledi. Sonra
görev, Pentagon'a devredildi. Başkan
Trump, yönettiği devletin iç dinamiklerini
tam olarak kontrol edemediği için CIA'nın
rolünü, zamanla askeri kanat üstlendi ve
uygulamayı CENTCOM'a ihale etti.
CIA Başkanı Pompeo, dün American Enterprise Institute adlı düşünce kuruluşundaki konuşmasında, bildik söylemini tekrarlamaktaydı:
"
Pentagon, İslamcı militanlarla mücadelede Kürtler ve Sünnilerle çalışarak iyi bir iş çıkardı!"
Türkiye'nin "
meşru kaygılarını" anladığını belirten Votel ise Washington Post'a yansıyan bir analizde, "
ABD askeri gücünün, politik sonuçları belirlemede etkisinin sınırlı kaldığını" kabul edecek noktaya kadar gelmişti.
Ve YPG'nin hamisi McGurk! O ise Brüksel'de NATO koridorlarında dolaşırken, YPG'li teröristlerden 30 bin kişilik sınır güvenliği ordusu oluşturmayı düşünmediklerini söyleyecek kadar inandırıcılıktan uzak tavrında ısrarcıydı.
***
İsim ve zihni arka plan bağlamındaki bu hatırlatmamın nedeni ABD Dışişleri Bakanı
Rex Tillerson'dan yansıyan son değerlendirmeler. Önceki gün Paris'te Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşen Tillerson'ın, ileri sürdüğü güvenli bölge projesi ve Menbiç özelinde "
yarı esnek yaklaşımı", ABD'nin geleneksel müttefiki Türkiye'yi kaybetmemek için yeni bir hamleye hazırlandığını teyit ediyordu. Tillerson'ın, Türkiye'nin sınır güvenliği için 10 km derinlikli bir hat oluşturmayı düşündüklerini, bu alanın roketlerin menzili nedeni ile artık 30 km olması gerektiğini paylaşması gerçekten ilginç. ABD'nin, "
YPG'ye sahip çıkacağım" derken, Menbiç'te Türk askeri ile karşı karşıya gelmek istemediğini en yetkili ağızdan ifade etmesi de mühim. Tabii ki, Türkiye-Suriye sınırında 30 km derinliğindeki bir güvenli bölgenin nasıl kurulacağı, YPG terör unsurlarının Türkiye'ye yönelik tehdidinin ne şekilde bertaraf edileceği halen belirsiz! Zaten Türk-Amerikan ilişkileri, Mayıs 2013'teki
Obama-Erdoğan görüşmesinden sonra, Washington'ın sözlerini tutmaması yüzünden ağır yara aldı. O tarihte, "
uçuşa yasak bölge, güvenli insani bölge ve DEAŞ'a karşı ortak uluslararası harekât" öneren Erdoğan'a, Obama'nın cevabı,"
Amerikan askerinin postalı karaya değmeyecek!" olmuştu. Bugün, paralı askerlerle birlikte 10 bin civarında Amerikan askeri Suriye'nin doğusuna konuşlanmış durumda.
Netice... Obama gibi Trump da sözlerini tutma noktasında iyi sınav veremedi. Türkiye'yi, kendi göbeğini kendisinin kesmesine zorlayan süreç, Rusya'yı merkeze alan yeni, çok değişken ve çok yönlü dış politik ilişkilerin de kapısını açtı. Bu kapı, ABD'nin vaatlerine rağmen kolay kolay kapanmaz!