Hollanda ölçeğinde bir devletin, Türkiye'yi karşısına alacak, akıl ve insanlık dışı işlere kalkışması mümkün mü? Veya Hollanda'nın, Aile Bakanı FatmaSayan Kaya'ya ve Türk diplomatlara yönelikedepsiz tavrını sadece seçim şartları ile izahetmek yeterli mi?
Artık herkesin bildiği sırları konuşmanın zamanı gelmedi mi?
Avrupa'da, Türklerin organize olduğu, siyasal bilinç kazandığı, çifte vatandaşlık statüsü elde ettiği, Anadolu ile bağlarını koruduğu, nüfusunu ve nüfuzunu artırdığı bir tablo istenmiyor. Avrupa'da yükselen ırkçı eğilimler ve onların siyasi temsilcileri bunu açıkça ifade ederken Avrupa merkez siyaseti ve Avrupa'nın merkez ülkeleri de bu durumu örtülü biçimde destekliyor. Yaşadığımız olaylar, Avrupa Birliği ve NATO başta olmak üzere Türkiye'nin entegre olmaya çalıştığı veya üye olduğu kurumlarla ilişkilerini yeni şartlara göre kurgulamasını gerektiriyor. Kaldı ki Avrupa mimarisi de çatırdıyor.
***
Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin karşı karşıya bırakıldığı operasyonlardan söz etmiş ve detaylarını daha sonra yazacağımı belirtmiştim. Somut bilgilere dayanan bu analizin üç önemli dönüm noktası söz konusu... 1- ABD başkanlık seçimlerindeki sürpriz sonuç bahane edilerek "döviz kurları" üzerinden Türkiye ekonomisine çekilen operasyonlar. 2- Fırat Kalkanı Harekâtı'nın, El Bab'da iflas etmesi için "dost ve müttefik"! diye zikrettiğimiz ülkelerin sahnelediği oyunlar. 3- Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını tavsiye kararı.
Hepsi, "Kasım 2016-Ocak 2017" dönemine sığan, her biri, bir ülkedeki siyasal yapıyı alt üst etmeye yetecek kadar önemli hamleler. Üstelik bu üç önemli atağın birbiri ardına gelmesi, 15 Temmuz darbe girişiminin farklı versiyonlarla canlı tutulduğunu düşündürecek kadar manidar! Ayrıca 15 Temmuz'da, derin Amerika ve NATO'nun parmak izlerine rastlanırken, bugün derin Avrupa'nın eşkali karşımıza çıkıyor. Tabii ki Türkiye'nin de duygusal ve aceleci olmayan ama mutlaka köklü sorgulama yapması gereken günler de yaklaşıyor...
***
Bugün çok daha iyi anlıyoruz ki, Kasım-Ocak dönemindeki kur saldırısı ile Türkiye ekonomisini sarsmayı hedefleyen, ardından AB çapasının iplerini keserek kriz çıkarmayı öngören senaryolara karşı durarak büyük badire atlattık. İşte o anlarda El Bab'da da askerimizin de başına gelmeyen kalmadı. Uluslararası koalisyon, Suriye'de 20 km. sınırını aşan TSK'nın adeta bataklığa saplanması için DEAŞ'ın kalbi Musul ve beyni Rakka'daki temizlik harekâtlarını erteledi. DEAŞ teröristleri El Bab'a yığınak yaparken, koalisyonun İHA'ları sadece Türk birlikleri ile ÖSO'nun konumunu görüntüledi. Bu görüntüler, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bu coğrafyada kim bilir kimler aracılığı ile düşman güçlerin eline ulaştı. Muharebe sahasındaki kurt kapanından çıkan Mehmetçik, mesaj yüklü, sözde hata payı ile izah edilen hava saldırılarına maruz bırakıldı. Şehitler verdi.
***
Netice olarak... Her zorlu durumu, "komplo teorisi" ile açıklamak doğru olmayabilir. Lakin yaşadığımız gerçekliğin tüm arka planı ile bilinmesi de bu milletin hakkı. Neden? Çünkü Türkiye, 16 Nisan'dan itibarenkolay geri döndürülemez bir noktaya,tüm kurumlarını, iç ve dış ilişkileriniyeniden yapılandıracağı bir dönemegiriyor da ondan. Cephedeki destanın,sandıkta ve masada yazılacağı bir süreçbaşlıyor!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.